8 Aralık 2011 Perşembe

Tûl-u Emel

Enes bin Malik radıyallahu anhu anlatıyor: “Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, yere bir çizgi çizdi ve: ‘Bu insanı temsil eder’ buyurdu. Sonra bunun yanına ikinci bir çizgi daha çizerek: ‘Bu da ecelini temsil eder’ buyurdu. Ondan daha uzağa bir çizgi daha çizdikten sonra: ‘Bu da emeldir’ dedi ve ilâve etti: ‘İşte insan, daha böyle iken (yani emeline kavuşamadan) ona daha yakın olan (eceli) ansızın geliverir.” Açıklama: Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, ölümü ve uzun emeli çok güzel ifade etmiştir. Uzun emel (dünyaya hırsla yönelmek), insanın öleceğini bildiği halde, gelecekte olacak işleri düşünmesidir. Hâlbuki insan ne zaman öleceğini bilmez. Bu yüzden, kalbinde, uzun zaman sonra elde etmeyi umduğu şeylere karşı beslediği sevgi, kendisi için tehlikeli bir hastalıktır. O gelecek şeylere karşı iştiyakı, hırsı gözünü kör eder. Kalpte bulunan uzun emel sevgisi, insanın ahireti için çok büyük bir afettir. Bu hastalığa yakalanan kimse, ahiret yolculuğundan geri kalır. Kendi kendisine: “Daha gencim. Önümde uzun bir hayat var. Şimdi biraz rahatıma bakayım. Daha sonra tevbe eder, ibadet yaparım” der. Uzun emel, insan için çirkin bir sıfattır. Uzun emel sahibi olan kimse, dünyada da ahirette de perişan olur. Selman-ı Farisi radıyallahu anhu şöyle demiştir: “Üç insana şaşarım. Bunlar; kendisini yakın mesafeden izleyen ölüme rağmen, uzun yaşamayı ümit eden kimse; gözetim ve kontrol altında tutulduğu halde, kendisini başıboş zanneden kimse; Allah-u Teâlâ’nın kendisinden razı olup olmadığını bilmediği halde, ağız dolusu gülen kimsedir.” Hiç kimse, dünyadaki ihtiyaçlarını bitirememiştir. Çünkü bir emelin sonu, diğer bir emelin başlangıcıdır. Kalpte yeşeren her yeni emel de sahibini ateşe biraz daha yaklaştırmaktadır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Dünyayı ne edeyim? Ben bir yolcuyum, dünya ise yol üstündeki bir ağaçtır. Yolcu, ağacın altında bir saat (müddet) dinlenir ve kalkıp yoluna devam eder.” (Tirmizi, Ahmed bin Hanbel, İbn Mace, Hâkim) Yolu ölümden, kabirden, mahşerden, köprüden geçen ebediyet yolcusu insan, emelini kısa tutmalı, dünyayı yolunun üstündeki bir saatlik gölgelik gibi görmeli ve onunla ilişkisini bu çerçeve ve sınır içinde tutmalıdır. Dünyanın ne olduğunu bilen kimse, ona aldanmaz. Dünya fanidir ve onun lezzeti, rahatlığı, ölümle sona erer. İnsanın uzun emel sahibi olmasının asıl sebebi, ölümden gafil olmasından dolayıdır. Hâlbuki ölüm, insandan hiç de uzak değildir. Ölüm, genç ve ihtiyar dinlemez, onun belirli bir vakti yoktur. Bunun için gençliğe güvenmemek lazımdır. Çünkü bir ihtiyar ölene kadar, birçok çocuk ve genç ölür. Ölümü unutmamak, uzun emel hastalığına yakalan-mamak için çok tesirli bir ilaçtır. İnsan, başkalarının öldüğünü gördüğü zaman: “Şimdi bu kişi öldü. Ben de her an ölebilirim” diye düşünmelidir. Gerçekten böyle düşünen insan da kendisini ölüme hazırlar. Ölüme hazırlık yapan bir kimse de Allahu Zülcelal’in emir ve nehiylerinin dışına çıkmamaya gayret gösterir, uzun emel ve arzular kalbinden kaybolur. Allahu Zülcelâl hepimize, uzun emelden uzak kalmayı nasip etsin. (Âmin) -------------------------------------------------------------------------------- 9- Buhari, Kitabu’l Rikak, s. 1581, h. 6418; Tirmizi, Kitabu’l Zühd, c. 4, s. 298, h. 6418; İbn Mace, Kitabu’l Zühd, c. 2, s. 1414, h. 4231.