22 Mart 2012 Perşembe

EN HAYIRLI İŞ ‘ZİKRULLAH’TIR

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Hadis-i Şerif Ebu’d-Derda radıyallahu anhu anlatıyor: “Resulullah sallallahu aleyhi vesellem, (bir gün) sordu: - En hayırlı olan ve derecenizi en ziyade artıran, Melîk’inizin yanında en temiz, sizin için gümüş ve altın paralar bağışlamaktan daha sevaplı, düşmanla karşılaşıp boyunlarını vurmanız veya boyunlarınızı vurmalarından sizin için daha hayırlı olan amelinizin hangisi olduğunu haber vereyim mi? (Ashab-ı Kiram): - Evet! Ey Allah’ın Resulü! Dediler. (Resulullah sallallahu aleyhi vesellem): - Allah’ın zikridir!’ Buyurdu.” (Tirmizi) Dünya ve içindekilerden daha kıymetli Allah-u Zülcelal’i zikretmek, dünya ve dünyanın içindekilerden daha kıymetlidir. Zikir, kalbin cilasıdır. İnsanın kalbinin temizlenmesi ve kemale ulaşması için zikirden daha üstün bir şey yoktur. Allah’ı zikretmek, insanın kurtuluşu için büyük bir vesiledir. Zikir hakkında ayet-i kerime ve hadisi şerifler çoktur. Mesela, Allah-u Zülcelâl bazı ayet-i kerimelerde şöyle buyurmuştur: “Allah’ı çok zikrediniz ki kurtuluşa eresiniz.” (Cuma; 10) “Allah’ı zikretmek elbette (ibadetlerin) en büyüğüdür...” (Ankebut; 45) “Dikkat edin! Kalpler, ancak Allah’ı zikretmekle huzur ve sükûnete kavuşur.” (Ra'd; 28) Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, bazı hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuştur: “Her şeyi temizleyen, her kiri gideren bir şey vardır. Kalpleri temizleyen şey de Allah’ı zikretmektir. Allah’ın azabından kurtaracak en tesirli amel zikirdir.” (İbn Ebi’d-Dünya, Beyhaki) “Allah’ı zikreden kimse ile O’nu zikretmeyenin misali; diri ile ölü gibidir.” (Buhari, Müslim) Muaz bin Cebel radıyallahu anhu şöyle demiştir: “Allah’ın azabından, Allah’ı zikretmekten daha fazla kurtaran hiçbir şey yoktur.” (Ahmed bin Hanbel, İbn Ebi’d-Dünya, Tirmizi, İbn Mace, Hâkim, Beyhaki) Sevilen ve sevilmeyenlerin alametleri Kur’an ve Sünnet’e uygun eski haberlerde bildirildiğine göre, Musa aleyhisselam Allah-u Zülcelal’e: - Ya Rabbi! Senin sevdiklerini, sevmediklerinden nasıl ayırt edeceğim? Diye sordu. Allah-u Zülcelâl: - Ey Musa! Ben sevdiklerime iki alamet bağışlarım, buyurdu. Hz. Musa aleyhisselam: - Ya Rabbi, bu alametler nedir? Deyince, Allah-u Zülcelâl şöyle buyurdu: - Ey Musa! Birinci alamet olarak, ona beni zikretmeyi ilham ederim de böylece (o Beni zikrettiği için) göklerde ve yeryüzünde onu anarım. İkinci alamet olarak da onu haramlardan ve gazabımdan uzak tutarım ki, azabıma ve belama çarpılmasın. Buna karşılık, sevmediğim kula da iki alamet veririm. Birinci alamet olarak, beni zikretmeyi unuttururum. İkinci alamet olarak da onu nefsinin arzuları ile baş başa bırakırım ki, haramlara düşerek gazabıma uğrasın da azabıma ve belalarıma çarpılsın.” Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Allah’ı zikretmek, kalplere şifadır.” (Deylemi) “Size, Allah’ı çok zikretmenizi emrediyorum. Peşine düşman düşen kimse, nasıl bir kaleye sığınarak ondan kurtulursa kul da şeytandan, ancak Allah’ın zikri ile kurtulur.” (Tirmizi; Hâkim) Bütün bunlardan anlaşılacağı üzere, Allah-u Zülcelal’i zikretmek, insan için her şeyden daha hayırlıdır. Dünyalık kazancımıza hiçbir zararı olmayan zikir ile insan daima meşgul olabilir. Müsait vakit olmadığı zaman, ticaret veya herhangi bir işle uğraşıyorken de dil ve kalp ile Allah’ı zikredebilir. Yürürken, diliyle salâvat getirebilir, istiğfar edebilir, hadis-i şeriflerde tavsiye buyrulan zikir ve tespihleri yapabilir. Allah’ın kulunu zikretmesinin anlamı Allah-u Zülcelâl, yine başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “Beni zikredin ki, Ben de sizi zikredeyim.”(Bakara 152) Bizim, Allah-u Zülcelal’i zikretmemiz bellidir. Allah-u Zülcelal’in bizi zikretmesinin ne anlama geldiği meselesine gelince; Allah-u Zülcelal’in dar günlerde bize yardım etmesi, bize dünyada iken kulluk ve taatini, ibadetini nasip etmesi, günahtan muhafaza olabilmemiz için manevi kuvvet vermesi ve bizim için ne kadar faydalı şeyler varsa onları bize nasip etmesi olarak anlamalıyız. Ayrıca; kabirde de münker ve nekir melekleri bize soru sordukları zaman, onların şaşıracağı biçimde, başarıyla cevap vermemizdir. Haşir meydanında, insanların amel defterleri dağıtılırken, sağ elimize verilmesine, keskin bir kılıcın ağzı gibi olan Sırat Köprü’sünden geçmemize, onun altında yanan ateşten muhafaza olmamıza ve ahirette bize sorulacak bütün sorulara, Allah-u Zülcelal’in yardımıyla kolayca cevap vermemizi sağlamasıdır. Allah’ı zikretmekle, bu gibi menfaatler kazanılıp onun yardımına nail olunurken; O’nu zikretmekten mahrum kalmak, akıbetimizin kötü olacağına alâmettir! Yeryüzünde, Allah-u Zülcelal’i zikretmekten daha büyük bir menfaat yoktur. Bu büyük hayırdan kendimizi mahrum etmemeliyiz. Velhasıl, Allah-u Zülcelâl kalbimize muttali olduğu zaman, kalbimizi çoğunlukla kendi zikri ile meşgul gördüğü zaman, bize yardımcı olacaktır, inşaallahu teala.