1 Ağustos 2013 Perşembe

HER RAMAZAN BİR KULLUK COŞKUSU…

Ramazan, temizlik ayıdır. Gönülleri temizler, temiz gönülleri heyecanla dalgalandırır. Hep hayra, iyiliğe, güzelliğe kanatlandırır… Ramazan, Arapça “ramda” kelimesinden doğmuştur. Bu kelime, sonbaharın başında yağarak, yeryüzünü yaz tozlarından temizleyen yağmur manasına gelir. Ramazan ayı da mü’min gönülleri günah kirlerinden temizlediği için aynı kökten isimlenmiştir. Ramazan’ın Arapça “ramad” kelimesinden geldiğini söyleyenler de vardır. Ramad, güneşin şiddetli sıcaklığından dolayı taşların yanıp kızması manasınadır. Mü’minlerin günahlarını yakıp yok eden bu mübarek ay da bu özelliği sebebiyle Ramazan adını almıştır. Ramazan adı hangi kökten doğmuş olursa olsun, manası, temizlik demektir. On bir ayın kiri, pisi, pası Ramazan’da tertemiz olur, ruh arınır, özüne döner. Ramazan’a evlerimiz, sokaklarımız, camilerimiz de tertemiz girer. Demek oluyor ki, Ramazan hem maddi, hem manevi, hem iç, hem de dış temizliğin simgesi olan tertemiz bir aydır. Ramazan su gibidir; tertemiz gelir ve tertemiz eder mü’minleri… Sevgi Ayı Ramazan Bizi seven Rabbimiz, Ramazan’da, bizi sevilecek hale getirir. Oruçla, Kur’an’la, namazla, hayırlı işlerle, fakirleri sevindirip dualarını almakla, melekleşir mü’minler. Bu sebeple Ramazan, Sevgi Ayı’dır. Ramazan’da, ruhunun sesini dinleyen insanlar, barışa daha yatkın olurlar. Kendi özlerine dönmüş, kendileriyle barışmış olanlar, başkalarıyla olan küskünlüklerini de bitirirler. Ramazan, kavganın, kanın, kinin en aza indiği bir zaman dilimidir. Güzeller Güzeli , “Ramazan’da, biri sana gelip sataştığında, ‘ben oruçluyum’ de” buyurur. Yani, “Şu an yapmakta olduğum oruç ibadeti, kabalık, katılık, kırıcılık ve saldırganlıkla bağdaşmaz; zedelenir, sakatlanır, değersizleşir. Bu yüzden, senin seviyene düşemem, sana senin tarzında karşılık veremem” demek ister. Böyle bir davranış, Ramazan’ın sadece takvime değil, kalbimize de geldiğini göstermiş olur. Biz oruç tutarken, oruç da bizi tutar; bizi özümüze, gönlümüze, Rabbimiz’e döndürür. Dünyevileşmekten, bencilleşmekten ve cimrilikten kurtarır bizi. Evet, Ramazan, sadece takvimimize değil, kalbimize de gelmeli. Ramazan, bir eğitim ayıdır. Doğrultur, düzeltir ahlakımızı ve insanlığımızı çoğaltır. Ramazan Vatanımızın Tapusu Ünlü şairimiz Yahya Kemal, İstanbul’u gezdirdiği yabancı arkadaşlarını anlatırken, bize Ramazan’la ilgili çok önemli ipuçları verir. Bir defasında, “İstanbul Bizans’tır, dolayısıyla da Yunanlılara aittir” propagandasını Ramazan-ı Şerif’in bir anda nasıl iflas ettirdiğini anlatır. Yüksek rütbeli bir İngiliz asker olan arkadaşı, akşamüzeri bir anda yanan kandilleri, mahyaları gösterip bu etkileyici şehrayinin sebebini sorar. O da, “Demek ki Ramazan hilali göründü ve mübarek ay başladı” der. Bu açıklama, İngiliz’i şöyle konuşturur: “İşte şu an, Yunanlıların yaptığı propagandaların hepsi, gösteriler ve mavi beyaza boyadıkları duvarlar, bütün tesirini yitirdi. İstanbul şu anki haliyle kime ait olduğunu apaçık gösteriverdi. Hem de hiçbir sun’i çaba, hiçbir hükümet ve teşkilat işi olmaksızın, baharda çiçeklerin açması kadar tabii bir şekilde, İstanbul’un gerçek kimliği ortaya çıkıverdi. Evet, İstanbul Müslüman olduğunu öyle bir gösterdi ki, bunun aksini hiç kimse, hiçbir şekilde ispatlayamaz.” Böylece, Ramazan-ı Şerif getirdiği güzelliklere bir tanesini daha eklemiş ve İstanbul’un Müslüman kimliğini kendiliğinden ispatlayarak, kendisine göz dikenlerin iştihalarını kursaklarında bırakmış… Yani, pekiyi bildiğimiz üzere, Ramazan, sadece ruh ve beden sağlığımızı koruyarak bizi kurtarmıyor, dış dünyaya yansıttığı geleneksel güzellikleriyle, vatanımızın da tapusu oluyor ve onu göz dikenlerden kurtarıyor. Ramazan ihtişamına ülkemizde şahit olan bazı yabancılar, yaşanan güzellikler karşısında hayranlıklarını itiraf etmek zorunda kalmışlardır. Onlardan biri olan Prof. Piyer Mulin, Papa’ya başvurarak, Hıristiyanlık’ta da böyle bir ay ihdas edilmesini teklif etmiştir. Ramazan’da Neler Yapılmalı? Ramazan ayında neler yapmamız gerektiğini, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem birçok hadis-i şerifinde açıklamıştır. Mesela, Ramazan’ın henüz girdiği bir gün, bu ayın, hayır yarışmalarıyla yaşanmasını şöyle istemiştir: “Size bereket ayı olan Ramazan geldi. Bu ayda Allah sizi kuşatıp, rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder. Allah bu ayda, sizin hayır hususunda yarışmanıza bakar ve sizinle meleklerine karşı iftihar eder. Allah’a hayırlı ameller takdim ediniz. İsyankârlar ve günahtan vazgeçmeyenler, bu ayda Allah’ın rahmetinden mahrum kalacak kimselerdir.” (Et-Terğib, ll. 99) Bir başka hadiste de şöyle buyurulur: “Ramazan’da bir hayır işleyen kimse, diğer aylarda bir farz işlemiş gibi olur. O ayda bir farz işleyen ise diğer aylarda 70 farz işleyen gibidir. O, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı ise Cennet’tir. O, yardımlaşma ayıdır. O ayda, mü’minin rızkı bollaştırılır. O ayda, kim bir oruçluya iftar ettirirse bu, günahlarının bağışlanmasına ve Cehennem’den kurtulmasına sebep olur. Aynı zamanda oruçlunun sevabı kadar sevap verilir. Oruçlunun sevabından da bir şey eksilmez.” Ashap’tan bazıları, “Ey Allah’ın Resulü! Hepimizin, bir oruçluyu iftar ettirecek imkânı yoktur” deyince de sözlerine şöyle devam etti: “Allah bu sevabı, oruçluyu kuru bir hurma ile veya bir yudum su ile ya da bir yudum süt ile iftar ettirene de verir. Ramazan’da hizmetçilerinin yükünü hafifleten kimseyi, Allah bağışlar ve Cehennem ateşinden kurtarır.” (Et-Terğib, ll. 94-95) Güzeller Güzeli, yine buyurur ki: “Eğer Ramazan’ın size neler kazandırdığını bilseydiniz, diğer ayların da Ramazan olması için Rabbinize yalvarırdınız.” Kuran’la donanmalı Ramazan’da, Kur’an’la donanmalı. Kutsal Kitabımız, lafzı ve manasıyla, Ramazan’ın süsü, sesi ve neşesi olmalı… Camiler dolmalı; teravihler ailecek kılınmalı… Çocuklar, lütufkâr davetiyelerle Allah’ın evlerine cezbedilmeli… Müminler, camiyi ve cemaati çocuklarına sevdirmek için maddi ve manevi ikram yarışına girmeli… Mabetlerin mü’minlerle ruhlandığı bir mevsime dönüşmeli Ramazan… Oruçlar, çocuk cıvıltılı sahurlarla ve iftarlarla bereketlenmeli… Ramazan’ın geceleri ve gündüzleri, mü’minlere yaptığımız dualara şahitlik etmeli… Atalarımızın zor zamanlarda yaşadığı Ramazan’lar unutulmamalı, unutturulmamalı… Mesela, Çanakkale cephesinde Ramazan’ı yaşayan kahramanlar ibretle anılmalı, ruhlarına Fatihalarla ziyafetler çekilmeli… Kısacası, öyle bir yaşanmalı ki Ramazan, daha bayramı gelmeden, her anı, coşkun bayram sevinçlerini gönüllere taşımalı… Ramazan’dan kalanlar, iç dünyamızı kavrayıp kuşatmalı, hayatımıza damgasını vurmalı, gelecek aylara da güzellikleriyle ulaşmalı… Çocuksuz Ramazan Eksiktir Küçücük çocuklar da masum ve tertemiz gönülleriyle Ramazan’da coşarlar. Oruç tutmak isterler. Teravih namazına sevinçle koşarlar. Sahura kaldırılmadıkları zaman üzülürler, büyüklerinden bir dahaki sahura kaldırılmaları için söz alırlar. Çocuklar, küçücük yaşlarından itibaren ‘tekne orucu’ tutarlar. Bu oruç, günün belli vakitlerinde yiyerek, içerek desteklenen, çocuklara mahsus bir oruçtur. Bir kaç yerinden bölünmüş ve takviye almış bu ilk özel çocuk oruçları çok kıymetlidir. Zira, küçükleri oruçla tanıştırır, bu önemli ibadete alıştırır ve sevdirir. Bu çok kıymetli özel oruçlar, büyükler tarafından satın alınır. Birçok çocuğun hayatında kazandığı ilk helal para, herhalde oruçtan kazandıklarıdır. Ben de hayatımdaki ilk parayı oruç satarak kazanmışımdır. İftar anlarının sevinci, başka hangi sofrada bulunabilir ki! Hele de, çocuk iftarları gönendirir çocukları, unutulmaz hatıralarla süsler hafızalarını... Küçüklerin oturduğu, büyüklerin hizmet ettiği ve sonuçta da diş kiralarının alındığı bu sofralar, unutturulmamalı... Hele de bayrama doğru, çocukların keyfi iyice artar. Çünkü çocuk için bayram, yeni elbise, çok harçlık, şeker, çikolata, tatil, oyun ve eğlence demektir. Çocuksuz Ramazan eksiktir. Çocukluğundan Ramazan hatırası getirmeyen de çocukluğunu eksik yaşamış demektir. Oruç, büyük küçük, fakir zengin herkesi sevindirir. Ramazan, yardımlaşma duygularını da coşturur. Oruçla melekleşen mü’minler, açları doyurmaktan, çıplakları giydirmekten, hastalara ilaç koşturmaktan çok mutlu olurlar. Zekat, sadaka, daha çok Ramazan’da verilir. Ramazana veda ederken… Veda ederken Ramazan, bizden memnun gitmeli ve gözü arkada kalmamalı. Sonraki aylarımızı da, Ramazanlaştıracağımıza inanmalı… Getirdiklerini geri götürmemeli... Ramazanlaşmış yürekler, Ramazan’ın güzelliklerini taşımalı öteki aylara... Çünkü Ramazan, bir aylığına giyilen emanet bir gömlek değil, varlığımızdan bir parça olmalı... İçimize işlemeli, yönümüzü göstermeli, hatta bizi yönetmeli, yönlendirmeli… Biz de onun kılavuzluğunda yürümeliyiz Yüceler Yücesi Cenab-ı Hakk’a… Ramazan, ancak böyle erer hedefine, ancak böyle memnun olur bizden... Bizden memnun olarak giden her Ramazan, İlahi Mahkeme’de şefaatçimiz olur. Hazreti Mevlana, hepimize şu çok ilginç soruyu sorar: “Ramazan’da Allah’ın helallerini bile, belli bir süre için terk eden Müslümanlar, Ramazan’dan sonra Allah’ın haram kıldığı şeyleri nasıl yaparlar?” Öyle ya, Ramazan’ın gündüzlerinde, “Şimdi yasaktır” diye, suya elini uzatmayan bir Müslüman, Ramazan’dan sonra, nasıl haram olan içkileri içebilecektir?