4 Nisan 2013 Perşembe

HASETÇİNİN ŞERRİNDEN ALLAH’A SIĞINIRIM’

Rahmân ve Rahîm (olan) Allah'ın adıyla
1- De ki: “Ben, ağaran sabahın Rabbine sığınırım,
2- Yarattığı şeylerin şerrinden,
3- Karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden,
4- Ve düğümlere üfürüp büyü yapan üfürükçülerin şerrinden
5- Ve kıskandığı vakit, kıskanç kişinin şerrinden sabahın Rabbine sığınırım!”

Felek Suresi’nin içeriliği

Bu sûrede kullara, yarattıklarının ve karardığı zaman, gecenin şerrinden, Allah’ın himayesine girmeleri, yücelik ve saltanatına sığınmaları öğretilmektedir. Çünkü gece, ruhlar yalnızlık hisseder, kötü ve ahlâksız kimseler etrafa yayılırlar. Sûre, aynı zamanda bütün kıskanç, büyücülerden de Allah’a sığınmayı öğretir.

İniş sebebi

Muavvizeteyn (Felek ve Nas) sûrelerinin inmesinin sebebi, Lebîd b. A'sam olayıdır. Lebîd; tarak, saç, erkek çiçek kapçığı, üzerine onbir düğüm atılmış ve iğnelerle dikilmiş iplerle, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme büyü yapmıştı. Bunun üzerine, Muavvizeteyn sûreleri indirildi. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem her âyeti okuduğunda, bir düğüm çözüldü ve kendisinde bir hafiflik hissetti. Nihayet, son düğümü çözülünce, zincirden kurtulmuş gibi ayağa kalktı.

Felek suresinin kısa tefsiri

1- “Ey Peygamber! De ki, ‘Geceyi yaran ve karanlığı dağıtan sabahın Rabbine sığınırım.”

Felak, sabah demektir. Nitekim Yüce Allah, “Geceyi yaran” buyurmuştur. Sığınma vakti olarak, sabahın tahsis edilmesinin sebebi şudur: Gece karanlığından sonra, sabah aydınlığının yayılması, sıkıntıdan sonra, rahatlığın gelmesine benzer. İnsan, nasıl sabahın doğmasını beklerse korku içinde olan kimse de başarının gelmesini öyle bekler.

Bu ayet-i kerime, bütün Müslümanlara, Allah-u Zülcelal’e nasıl iltica (sığınma) edileceğini öğretmektedir: “Ey peygamber ve O’nun yolunun yolcuları, kendinize ve herkese söyleyin! Şöyle dua etsinler. “Ben, gecenin karanlığını yarıp sabahı ortaya çıkardığı gibi, bizce görülüp bilinen ve bilinmeyen tüm varlıkları ortaya çıkaran Rabbin himayesini, korumasını ister, O'na iltica eder, O'na sığınırım.”

2. “Yarattığı şeylerin şerrinden…”

İnsan, cin, hayvan ve haşere gibi bütün yaratıkların ve Allah'ın yarattığı bütün eziyet vericilerin şerrinden Allah'a sığınırım.

3. “Karardığı ve zifiri karanlık haline geldiğinde gecenin şerrinden Allah'a sığınırım.”

Çünkü gece karardığında, insan ve cinlerin kötüleri etrafa yayılır. Bunun içindir ki Araplar şu darb-ı meseli söylemişlerdir: “Gece, şerri en iyi gizleyen şeydir.”

Fahreddin Râzî şöyle der: “Geceleyin yırtıcı hayvanlar inlerinden, haşereler yerlerinden çıktığı, hırsız ve soyguncular hücuma geçtiği, yangınlar olduğu, yardım imkânı az olduğu için gecenin şerrinden Allah'a sığınmak emredildi.”

4. “İpliklerde düğüm yapıp üfleyen büyücülerin şerrinden de Allah'a sığınırım.”

Bu büyücüler, sihirleriyle Allah’ın kullarına zarar vermek ve karı kocayı birbirinden ayırmak için bunu yaparlar: “Oysa büyücüler, Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler.”

İslam’ın okuyup üflemeye bakışı

Bazı hadislerden, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin üfürükçülüğü kesinlikle menettiği anlaşılmaktadır. Daha sonra ise şirk olmamak kaydıyla, okuyup üflemeye izin vermiştir. Ancak şifa verenin, gerçekte Allah-u Zülcelal olduğu, ancak Allah’ın şifa verebileceği unutulmamalıdır.

Hz. Ali şöyle buyurmuştur: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bir defasında namaz kılarken, akrep tarafından ısırılmıştır. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem namazdan çıktıktan sonra şöyle buyurdu: ‘Lanet olsun şu akrebe, namaz kılanı bile bırakmaz!’ Daha sonra su ve tuz istedi. Akrebin ısırdığı yere tuzlu suyu sürerken; Kafirun, İhlas, Felak ve Nas surelerini okudu.”

Başka bir hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Hz. Hasan ve Hüseyin'e şu duayı okudu: “Ben sizi, Allah'ın eksiksiz kelimelerine sığındırırım. Şeytandan, zarar veren her şeyden ve kötü gözlülerden.” (1)

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme Cebrail gelerek “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) hastalandın mı?” diye sordu. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem “Evet” dedi. Cebrail: “Allah'ın ismiyle sana üflüyorum. Sana eziyet eden her şeyden ve hased eden her nefesten, Allah-u Zülcelal sana şifa versin.” (2)

Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem ilaçtan menetmemiş, hatta şöyle buyurmuştur: “Allah her hastalığın ilacını yaratmıştır, ondan yararlanın.” Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem kendisi de bazı kimselere ilaç tavsiye etmiştir.

Dikkat edilirse dua, ancak Allah'ın hükmü ve izni ile yarar sağlayabilir ve tıbbi tedaviye alternatif olarak görülmemelidir. Dua, şifa talebinin sözlü olanıdır. Fiili dua ise tedaviye başvurmaktır. Şifayı verecek olan ise her durumda, yine Allah-u Teala’dır.

Yalnız okuyup üflemekle yetinmek ise yanlıştır. Hatta bazıları muskacı dükkânları açarak, bunu bir de geçim vasıtası haline getirmişlerdir. Bu gibi davranışlar, İslam dinene ters düşmektedir.

5. “Başkasının nimetinin elinden çıkmasını isteyen ve Allah'ın kendisi için ayırdığı rızka razı olmayan hasetçinin şerrinden, Allah'a sığınırım.”

Surenin günümüze mesajları

Haset, çirkin huyların en zararlılarındandır. Herkeste bulunmakla birlikte, dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider, kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğe hâkim olur ve gittikçe artar. İşte, asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset sonuncusudur.

İmam Gazalî'ye göre haset, ancak bir nimete karşı olur. Allah bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman, diğer insanda ona karşı iki türlü hal belirir: Birincisi, o nimeti çok görerek, onun elinden gitmesini istemektir; buna haset denir. Hasedin tezâhürü de insanın elindeki varlığı, nimeti çok görmek ve yok olması halinde sevinmektir.

İkinci hal ise ne varlığa sevinmek ne de yok olmasını istemektir. Buna karşılık, o insanda bulunan nimetin kendisinde de bulunmasını istemektir. Buna da gıpta denilir. “Mü'min gıbta; münâfık haset eder.” Sözü, bu iki durumun farkını ve bulunduğu insanın niteliğini ortaya koymaktadır.

Haset, yani başkasının elinde bulunan bir nimetten hoşlanmayarak onun yok olmasını istemek haramdır. Ancak bir fâcir veya kâfirde bulunup fitne uyandıran, insanlar arası ilişkilerin bozulmasına, herkese eziyet edilmesine neden olan nimetin ortadan kalkmasını istemek, bundan hoşnut olmamak haram ve günâh değildir. Çünkü onun yok olmasını istemek bir nimeti çekemeyerek yok olmasını istemek değil; bir fitne ve zulüm aracının ortadan kalkmasını istemek demektir.

Hasedin haram olmasının sebebi, Allah’ın kullar arasında yaptığı taksim ve takdire razı olmamayı, teslimiyet göstermemeyi ifade etmesi ve Kur'ân-ı Kerîm’de ifade ettiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: “Size bir iyilik dokunsa bu onları tasalandırır; size bir kötülük dokunsa ondan ötürü sevinirler…” (3)

Surenin sırlarından…

Ukbe İbn-u Amir radıyallahu anhu anlatıyor. Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Bu gece indirilen ayetler var ya, onlar gibisi hiç görülmemiştir: ‘Kul euzu bi-rabbi'l felak ve Kul euzu bi-rabbi'n nas sureleri.” (4)

Hz. Cabir radıyallahu anhu anlatıyor. Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem bana: “Ey Cabir oku!” dedi. Ben:“Annem babam sana kurban olsun, ne okuyayım?” diye sordum. Bunun üzerine, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu: “Kul eûzu bi-rabbi'l felak ve KuI eûzu bi-rabbi'n nas sürelerini oku!” dedi. Ben de onları okudum. Rasûlullah Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu. “Bu iki sûreyi oku, bunlar gibisini asla okuyamayacaksın!” (5)

İmâm-ı Rabbânî hazretleri de, “Sıkıntılı zamanlarda, dört kul'leri yani kulyâ, kulhu vallahu ehad, Felâk ve Nâs sûrelerini çok okumalıdır.” buyurmaktadır.

Felâk sûresini çok okuyan kimseye, Cenab-ı Hak, kolay yollardan rızık nasip eder. İnsanların hasedinden, her türlü şer ve kötülüklerden muhafaza eder, inşaallah.

Notlar: 1- Buharî, Ahmed, Tirmizî, İbn Mace. 2- Müslim. 3- Âl-i İmran, 120. 4- Müslim, Misafirin 264, (814); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 12, (2904), Tefsir, Muavvizateyn, (3364); Ebu Davud, Salat 354, (1462,1463); Nesai, İstiaze, 1, (8, 251-254). 5- Nesai, İstiaze 1, (8, 254).

1 Nisan 2013 Pazartesi

Cumanın Sünnetleri ve mekruhları

CUMANIN SÜNNETLERi VE MEKRUHLARI
1-) Cumaya gelen kimse için yıkanmak, hoş koku sürünmek ve en güzel elbiseleri giyinmek sünnettir. Yıkanmanın vakti, cuma gününün sabah vaktinden öğle vaktine kadardır.  Cumaya gitmeye yakın yıkanmak daha faziletlidir. Nitekim Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)‘den rivayet edilen  hadis-i şerifte Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Caminin kapısında duran melekler vardır. ilk geleni ve sonrakini yazarlar. Her kim cuma günü cünüplükten yıkanır gibi yokanır da sonra cumaya giderse bir deve sadaka vermiş gibi sevap alır. İkinci saatte giderse, bir inek sadaka vermiş gibi sevap alır. Üçüncü saatte giderse, boynuzlu bir koç sadaka vermiş gibi olur. Dördüncü saatte giderse bir tavuk sadaka vermiş gibi olur. Beşinci saatte giderse, bir yumurta sadaka vermiş gibi olur. İmam mimbere çıktğında, melekler içerde hutbeyi dinlemeye hazır olurlar.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi)
2-) Cumaya erkenden yaya olarak sükunet ve vakarla gitmek, imama yakın oturmak, yolda Kur’an okumakla yahut zikir ile meşgul olmak sünnettir. Nitekim Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Cuma günü iyice yıkanıp kirlerinden temizlenen, acele edip mescide ilk gelen, bineğe binmeyip yaya yürüyen, imama yakın oturup hutbeyi dinleyen boş şeylerle uğraşmayanın her bir adımına bir yıllık gündüzleri oruç, geceleri kıyamda bulunma ameli sevabı vardır.” (Tirmizi, Ebu Davud, Ibn-i Mace, Hakim)
3-) Namazdan önce bedeni temizlemek, kendine çeki düzen vermek,  ağızdaki çirkin kokuları misvakla temizleyerek gidermek, bedendeki diğer kötü kokuları gidermek sünnettir.
4-) Cuma günü Kehf suresini okumak sünnettir.  Kehf suresini gündüzün okumak hakkındaki rivayet daha kuvvetlidir. Nitekim Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)        hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“Her kim cuma günü kehf suresini okursa, iki cuma arasında meydana gelen bir nurdan ona ışık saçılır.” (Hakim)
Kehf suresinin okunmasının hikmeti ise; kıyamet cuma günü kopacaktır. Cuma günü de halkın toplanması bakımından kıyamet gününe benzemektedir. Kehf suresinde ise kıyamet korkularından bahsedilmektedir.
5-) Cuma günü ve gecesi çok dua etmek sünnettir. Cuma gününde dua etmek duaların kabul edildiği saate tesadüf etme ümidinden ötürüdür. Çünkü Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) cuma gününden bahsederken şöyle buyurmuştur:
“Cuma gününde öyle bir saat vardır ki, müslüman bir kul, Allah’tan bir şey isterken o saate tesadüf ederse mutlaka Allahu Teala ona istediğini verir.” (Buhari, Müslim)
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem) eli ile de işaret ederek bu saatin az bir zaman dilimi olduğunu belirtmiştir.
Duaların kabul edildiği saat konusunda en sağlam görüş, şu hadis-i şeriftir:
“Duaların kabul edildiği saat, imamın mimbere oturduğu andan namaz bitinceye kadar geçen zamandır.” (Müslim)
6-) Ittifakla, cuma günü ve cuma gecesi Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)‘e çok salavat getirmek sünnettir. Nitekim Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi Ve Sellem)  hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur;
“Cuma günü ve gecesi bana çok salavat getirin. Her kim bana bir kere salavat getirirse Allahu Teala ona on kere rahmet eder.” (Beyhaki)