26 Nisan 2012 Perşembe

ŞER‘İYYE SİCİLLERİNE GÖRE OSMANLILARDA NİKÂH AKDİ

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Osmanlı Devleti’nde nikâh akitleri ya bizzat kadılar veya kadıların verdiği izinnâme ile yetkili kılınan imamlar tarafından yapılırdı. Şer‘iyye sicilleri incelendiğinde, kadıların huzurunda kıyılan çok sayıda nikâh akdinin kayıtlarına ulaşılabilir.1 Hatta gayri müslimlerden birçoklarının da nikâhlarını, ruhânî liderlerine değil harç miktarının daha düşük olduğu gerekçesiyle, kadı veya imamlara kıydırdıkları bu sicillerden anlaşılmaktadır.2 Yıldırım Bâyezid döneminde, ilk defa mahkemede kadıların alacakları harç miktarları tespit edilirken kendilerine 12 akçe de nikâh harcı verilmesi bir karara bağlanmıştır.3 Sonraki yıllara ait kanunnamelerde de nikâh harcı olarak dul ve bâkireler için farklı miktarlar tespit edilmiştir. Osmanlı’da ilk zamanlar nikâhların kadı tarafından verilen izin üzerine kıyılması bir mecburiyet değilse de tatbikatta, nikâhların kadıdan alınan izin üzerine imamlar tarafından kıyıldığı ve bunların da şer‘iyye sicillerine kaydedildiği görülmektedir. Osmanlı Devleti’nde kadıdan başka nikâh memuru bulunmadığından, din adamlarına umumî bir nikâh kıyma izni ve yetkisi yerine, her münferit nikâh için özel bir izin ve izinnâme verilmesi yoluna gidilmiştir. Bu tür bir uygulama her nikâh esnasında gerekli hukukî şartların oluşup oluşmadığının kadı tarafından kontrolüne de imkân sağlamıştır.4 İslâm hukukunda evlenmelerin iki şahit huzurunda yapılmasından başka bir şekil şartı bulunmamasına rağmen evliliğin din ve toplum hayatında oynadığı rol sebebiyle bu akdin, nikâhın hukukî yönünü bilen din ve hukuk adamları huzurunda yapılmasına özen gösterilmiştir. Öte yandan boşanmanın erkeğe yüklediği malî yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğinin tespit gerekliliği, ayrılmanın vuku bulduğu zamana bağlı olarak kadının bekleme süresinin ne zaman biteceği problemi, boşanmaların da büyük ölçüde mahkeme defterlerine kaydedilmesi sonucunu doğurmuştur.5 Din adamlarının ancak kadıdan alınan izin üzerine nikâh kıymaları uygulamasının, kadıların bizzat nikâh kıymalarında olduğu gibi Osmanlı Devleti’nin ilk dönemlerinden itibaren başladığı düşünülmektedir. Ancak Ebussuud Efendi fetvalarında, kadıdan izin alınmadan nikâh kıyılmasının yasaklandığı belirtilmekte ise de bu yasağın hangi tarihten itibaren başladığına dair bir kayıt bulunmamaktadır.6 XVI. asırdan itibaren nikâhlara kadının iştirakinin resmî bir hal aldığı, tarafl arın evlenmesine bir mâni olup olmadığı hususunda izinnâme denilen resmî yazıyla kadıdan izin alındıktan sonra, mahalle ve köy imamı yahut ruhânî reis tarafından kıyılması esası benimsenmiştir.7 16 Safer 1276/14 Eylül 1859 tarihli Şer‘iyye Mahkemeleri Nizamnâmesi’nde bu mahkemelerin nikâh akitlerinden ve izinnâmelerden alacakları harçlar da düzenlenmiştir.8 Osmanlı Devleti’nde titizlikle uygulanan nikâh işlemlerinin mahkemelerin kontrolünde din adamlarınca kıyılması geleneğinin Tanzimat’tan sonra da “Sicill-i Nüfus Nizamnâmesi ve Kanunları”yla devam ettirildiği görülmektedir. 8 Şevval l298/2 Eylül 1881 tarihli Sicill-i Nüfus Nizamnâmesi, Müslümanlar arasında meydana gelen evlenmelerin Şer‘iyye Mahkemesi, gayri müslimler arasındaki evlenmelerin de ruhanî reisleri tarafından verilecek izinnâmeler üzerine yapılabileceğini ve nikâhları kıyan imam ve ruhanî reislerin en fazla sekiz gün içerisinde sicill-i nüfus memuruna ilmühaber verecekleri hükmünü getirmektedir.9 Nikâh akitlerinin devletin denetim ve kontrolünde yapılması konusunda Osmanlı Devleti’nde başlangıçtan itibaren istikrarlı bir gelişmenin devam ettiği görülmektedir. Osmanlı döneminde kadıların nikâh kıyma vazifesi izinnâme belgesiyle imamlara verilmiş, fakat imamların bu hizmeti yerine getirmesinde de bir takım şartlar aranmıştır. İmamlar kendilerine müracaat eden herkesin nikâhını kıymamışlardır. Aşağıdaki nizamnâmede de görüleceği üzere imamlar, önce nikâh için kendilerine başvuranların evlenmelerinde hukukî bir mahzur bulunup bulunmadığını araştırmakta, daha sonra kendileri için birer ilmühaber düzenleyip bağlı olduğu mahkemeden evlenebilmeleri için aldıkları izinnâmeye göre tarafların nikâhlarını şahitlerin huzurunda kıymaktadır. Kadı da, imama hitaben ve başında Seyyibe/ Bakire İzinnamesidir yazan bir vesika tanzim etmekte ve imam efendiye tarafl arın isimlerini bildirerek, “Nikâha şer‘î bir engel yoksa velisi izni ve tarafeynin rızaları ve tesmiye-i mehirle şahidler huzurunda nikâhını kıyasın" şeklinde yazdığı vesikayı göndermektedir.10 Nikâh, şahitler huzurunda kıyıldıktan sonra imam efendi bu nikâh işlemini kendisinin tuttuğu deftere kaydedip tarafl ar için de ikinci bir ilmühaber düzenleyerek durumu bağlı olduğu mahkemeye ve nüfus müdürlüğüne bildirmektedir. Dolayısıyla imamlar bağlı oldukları mahkemeden evlilik izinnâmesi almadan ve gerekli tahkikatı yapmadan hiç kimsenin nikâhını kıymamışlardır. Her imamın izinnâme alacağı mahkemeler nizamnâmeyle belirlenmiştir. İstanbul için İstanbul, Galata, Üsküdar, Eyüp, Beykoz ve Yeniköy mahkemeleri evlilik izinnâmesi verme konusunda yetkilendirilmiştir. Taşrada ise bu görev taşra mahkemeleri tarafından yürütülmüştür. Her mahkeme sadece kendi sınırları içerisindeki kişilere izinnâme vermiş, her imam da sadece kendi bağlı olduğu mahkemeden izinnâme alarak sadece kendi mahallesindeki kişilerin nikâhını kıymıştır. İmam, nikâhını kıyacağı kişilerin ikametgâhını gösterir ilmühaberi, zevc ve zevcenin tezkire-i Osmaniyelerini (nüfus cüzdanlarını) ve evlenecek olan kişi askerî erkândan ise ruhsatnamesini bağlı olduğu mahkemeye sunduktan sonra ancak izinnâme alabilirdi. İmamlar aynı zamanda nikâhını kıyacağı kişilerin evliliğine hukuken bir engel bulunup bulunmadığını da araştırmışlardır. İmamlar, nikâhtan önce düzenleyecekleri ilmühaberlerde evlenecek kişilerin isimlerini, tâbiiyetlerini, bakire veya seyyibeliklerini, zevci vefat etmiş ise vefat tarihi gibi bilgilerini; nikâhtan sonra düzenleyeceği ilmühaberde ise mehr-i müeccel ve muaccelin cinsini ve miktarını, tarafl arın vekil ve şahitlerinin isim ve şöhretlerini içerir bilgilerini zorunlu şekilde bulundurmuşlardır. Küçük olanların ve akıl hastalarının nikâhları velilerinin izinlerine bırakılmıştır. Velileri bulunmadığı takdirde ise bu kimselerin evlenmelerine kadılar karar vermiştir. Izinnâme vermeye yetkili mahkemelerde ilk evlenecekler için “Bakire İzinnamesi Defterleri”, ikinci kez evlenecekler için de “Seyyibe İzinnamesi Defterleri” tutularak11 mahkeme tarafından kendilerine verilecek her bir izinnâme önce bu defterlere kaydedilmiş12, ancak izinnâme alındıktan sonra imamlar tarafından nikâhları kıyılmıştır. Nikâhtan sonra imam efendinin düzenlediği ikinci ilmühaberdeki bilgilere göre evlilikler mahkemelerde tutulan “Münakehât Defterleri”ne, evlilikleri sona erenlerin kayıtları da yine “Müfarakât” denilen defterlere yazılmıştır.13 İmamlar kendi mahallesine yeni taşınmış olan kimseler için ilmühaber düzenlemeden önce belediye ve nüfus idarelerine müracaat ederek gerekli tahkikatı yaparak durumunu bilmedikleri kişilerin nikâhlarını kıymamışlardır. Aynı zamanda her mahalle ve karye imamı verdiği ilmühaberleri, bağlı olduğu mahkeme tarafından tasdiklenmiş ve mühürlenmiş bir defterde kaydını tutmuştur. Izinnâme alındığı halde herhangi bir sebepten dolayı nikâhın kıyılmadığı durumlarda ise İzinname Defteri’ne şerh düşerek nikâhın kıyılmadığını belirtmiştir.14 -Hukukî boyutunun yanı sıra sosyo-kültürel açıdan da birer hazine değerindeki siciller arasında bulunan bu defterler üzerinde henüz geniş çapta araştırmalar yapılmamıştır. Oysa ailenin oluşmasında temel teşkil eden nikâh akdinin Osmanlıda teşekkülünün incelenmesi, günümüz insanına önemli ipuçları sunacak ve şüphesiz ilim dünyasına da önemli katkılar sağlayacaktır. Belgenin Özeti: İrade-i seniyye mucebince İstanbul Kadısının başkanlığında ve Şeyhülİslâmın nezaretinde, mahalle imamlarının nikâh kıyma usul ve esaslarının belirlenmesi için hazırlanan nizamnâmedir. Hüve İstanbul Kadılığına [Meşihat Arşivi, Gelen Evrak Fonu] (Numara 191) Fazîletlü Efendim Hazretleri Leff en tesyîr-i savb-ı fâzılâneleri kılınan tezkire-i sâmiye-i sadâret-penâhî mütâlaa-sından müstebân olacağı vechile mahallât eimmesinden bazılarının nikâh ve emsâli mesâil-i mu‘tenâ-bihâ hakkında ikâ‘ etmiş oldukları derc-i sahîfe rivâyet olunan harekât-ı gayri meşrûa‘dan dolayı bu bâbda bir kâide-i sâlime ve mazbûta vaz‘ı lâzım gelmesine binâen ber-mûceb-i irâde-i seniyye bir nizamnâme lâyihası kaleme alınmak üzere melfûf pusulada esâmîsi muharrer zevâttan mürekkeb olarak taht-ı riyâset-i fâzılânelerinde bir encümen teşkîli tensîb olunmuş ve mûmâileyhime de ma‘lûmât verilmiş olmağla kararlaştırılacak günlerde bi’l-ictima‘ ber-mantûk-ı emr u fermân-ı hümâyûn iktizâ-yı maslahatın hüsn-i îfâsıyla netîcesinin bâ-mazbata beyân ve ifâdesine himmet buyurulması siyâkında tezkire-i senâveri terkîm olundu. Fî 11 Cemâziye’l-âhir sene 1304 ve fî 22 Şubat sene 1302/[7 Mart 1887] Şeyhülİslâm Ahmed Esad [Komisyon Üyeleri] Şûrâ-yı devlet Muhâkemât Dâiresi Reisi Semâhatlü Sâhib Beyefendi Hazretleri Sâbık Medine-i Münevvere Kadısı Fazîletlü Osman Efendi Beyrut Nâib-i Sâbıkı Faziletlü Mustafa Hakkı Efendi Meclis-i Tetkîkât-ı Şer‘iyye Âzâsından Mekremetlü Yahya Reşid Efendi Müsevvidîn-i kirâmdan Yakovalı Ali Efendizâde Mekremetlü Şükrü Efendi İcrâ-yı münâkehât hakkında nizamnâme lâyihasıdır. Bâb-ı evvel Mehâkim-i şer‘iyyeden i‘tâ olunacak izinnâmeye müte‘alliktir. Birinci madde: İzinnâme i‘tâsı Dersaadet’te İstanbul ve Eyüp ve Galata ve Üsküdar ve Yeniköy ve Beykoz mahkemelerine ve taşralarda bi’l-cümle mehâkim-i şer‘iyyeye münhasırdır. İkinci madde: Umûmen mehâkim-i şer‘iyye hudûtları hâricine izinnâme vermekten memnû‘dur. Üçüncü madde: İzinnâme ahzı için imamlar tarafından on birinci maddede tarif ve beyân olunduğu vechile bir kıt‘a ilmühaber verilmedikçe ve zevc ile zevcenin tezkire-i Osmaniyeleri ve asâkir-i şâhânenin usûlü vechile ruhsatnâmeleri görülmedikçe bunların münderecâtı hakkında iktizâ ettiği halde tetkîkât-ı lâzime îfâ olunmadıkça mehâkim-i şer‘iyyeden izinnâme verilmeyecektir. Dördüncü madde: Gerek kable’n-nikâh izinnâme ahzı ve gerek ba‘de’n-nikâh mahkemede kayd olunmak için imamların göndereceği ilmühaberler on birinci ve on dördüncü maddelere muvâfık olmaz ise kabul olunmayacaktır. Beşinci madde: Her mahkemede imamların verecekleri ilmühaberlerin kaydı için biri bâkire ve diğeri seyyibe mahsus olmak üzere iki kıt‘a sicil tutulup bunlardan Dersaadet ve Bilâd-ı Selâse mahkemelerinin sicilleri Meclis-i Tetkîkât-ı Şer‘iyye’den tasdîk ve varakaları tahtîm kılınacak ve taşra mahkemeleri sicillâtı evrâkına adet vaz‘ olunarak hâkimler tarafından mühr ü zâtîleriyle tahtîm olunacaktır. Altıncı madde: Âhar diyârda vefât veyahut zevcelerini tatlîk ettikleri haber verilen kesânın zevcelerini âhara tezvîc için verilecek izinnâmeler bunların vefât veya tatlîklerinin şer‘an tebeyyün ve tahakkukundan sonra i‘tâ olunacaktır. Bâb-ı sâni Eimme-i mahallât ve kurâya mütealliktir. Yedinci madde: İmamlar mensûb oldukları mahkemelerden izinnâme almadıkça akd-i nikâh icrâsından memnû‘dur. Sekizinci madde: İmamlar mahalle veyahut karyesi dâhilinde akd-ı nikâha me’zûn olup âhar mahalle ve karyede icrâ-yı nikâh edemez. Dokuzuncu madde: Akd-i nikâhları icrâ olunacak kadınların evvelemirde bir kimesnenin taht-ı nikâh ve iddetinde olmadıkları ve nikâhlarına tâlip olanlar ile beynlerinde nesep veya reda‘ veya musâheret gibi mâni‘-i nikâh bulunmadığı tahkîk olunacaktır. Onuncu madde: İmamlar izinnâme ahzından evvel on birinci maddeye mutâbık olarak bir kıt‘a ilmühaber tanzîm ve mensûp oldukları mahkeme-i şer‘iyyeye i‘tâ ve tarafeynin tezkire-i Osmaniyelerini ve zevc asâkir-i şâhâneden olduğu halde ale’l-usûl kumandanı tarafından verilecek ruhsatnâmeyi ibrâz edecek ve izinnâme alındıktan sonra on dördüncü maddeye tevfîkan diğer bir ilmühaber daha tanzîm edip ba‘de’l-akd mahkeme-i mezkûreye gönderecektir. Onbirinci madde: İzinnâme ahzından evvel tanzîm olunacak ilmühabere tarafeynin tâbiiyet ve hürriyet ve rukiyyet ve sığar ve kiber ve ateh ve cinneti ve zevcenin bekâret ve siyâbeti ve zevci vefât etmiş ise tarih-i vefâtı ve mutallaka ise tarih-i talâkı ve mu‘tedde (iddet bekleyen kadın) olduğu sûrette inkızâ-yı iddeti derc ve beyân olunacaktır. Onikinci madde: Akd-i nikâh ekseriyen vekâlet sûretiyle icrâ olunduğundan tevkîl murâd eden kadınların ber-nehc-i şer‘î zâtları tarif olunduktan sonra akraba ve müteallikâtları ile imam ve muhtar ve daha sâir münâsip olanlar hâzır oldukları halde vekâletleri alınacaktır. Onüçüncü madde: Tebdîl-i mekân edenlerin tezkire-i Osmaniyelerince icrâsı lâzım gelen muâmelât-ı nizâmiyenin îfâ olunduğu devâir-i belediye ve nüfûs idârelerine mürâcaatla tahkîk olunmadıkça imamlar tarafından akd-i nikâhları için izinnâme ahzına teşebbüs olunmayacaktır. Ondördüncü madde: İzinnâme ahzından sonra tanzîm olunacak ilmühabere ve tesmiye olunacak mehr-i muaccel ve müeccelin cinsi ve miktarı ve mehr-i muaccelin müstevfî olup olmadığı ve tarafeynin ve vekillerin ve şahidlerin isim ve şöhretleri derc ve tasrîh kılındıktan sonra zeylini zevc ve zevce ve müteallikâtı ve imam ve muhtârân ile vekîl ve şâhidler imza ve temhîr edeceklerdir. Onbeşinci madde: Her mahalle ve karye imamının nezdinde izinnâme alacağı mahkeme cânibinden musaddak ve mühr-i zâtî ile memhûr bir defter-i mahsûs bulunup on birinci ve on dördüncü maddelerde beyân olunduğu vechile akidden evvel ve sonra tanzîm ederek mahkemeye göndereceği ilmühaberleri ol deftere kayd ve zeylini temhîr edecek ve işbu defterler her sene Muharremü’l-haramda mensûb oldukları mahkemelere gönderilip muayene ettirilecektir. Onaltıncı madde: Zevcesini bir veya iki defa bâyinen tatlîk edenler iddetlerinin inkizâsından evvel ve sonra tecdîd-i akd ile mutallakalarını tezevvüc edebilip ancak bu misüllülere izinnâme i‘tâsı için imamlar tarafından verilecek ilmühaberlerde talakın kaç defa vuku‘ bulduğu gösterilecektir. Onyedinci madde: Zevcesini üç defa tatlîk edip de yine almak murâd edenin mutallakası ba‘de tekmîli’lidde zevc-i âharle tezevvüc ederek muamele-i meşrûa vuku‘undan sonra ol dahi tatlîk edip iddeti munkaziye olmadıkça zevc-i evveline nikâh olunamayacağından bu bâbda imamlar ziyâdesiyle dikkat ve ihtimâm edecekleri gibi zevcesini bir veya iki defa ric‘iyyen tatlîk ve iddetleri içinde mutallakalarına mürâcaat edenler için izinnâme ahzıyla tecdîd-i akde lüzûm olmayıp ancak beynlerinde vâkî olan talak-ı ric‘îye imamlar vâkıf oldukları halde on beşinci maddede beyân olunan defter-i mahsûslarına kayd edeceklerdir. Lâhika Sağîr ve sağîre ve ma‘tûh ve ma‘tûhe ve mecnûn ve mecnûnenin nikâhları veliyy-i akrabalarının iznine mütevakkıf olup bunlardan asla velîsi olmayanların velâyet-i tevzîci, izinnâmelerini i‘tâ edecek hükkâm-ı şer‘-i şerîfe mahsûsdur. Rakîk ve rakîkanın akd ve nikâhı mâliklerinin iznine mütevakkıftır. Tebe‘a-i devlet-i aliyye nisvânının tebe‘a-i Îraniyye ile izdivâcları kemâkân memnû‘dur. İşbu nizamnâme ahkâmına muğâyir harekâta cür’et eden imamlar mes’ûldür. İmamlar akd-i nikâh husûsunda icrâ edecekleri tahkîkât esnâsında halledemedikleri bir şüpheye tesâdüf ederler ise mensûp oldukları mehâkim-i şer‘iyyeye mürâcaatla hall-i iştibâh edeceklerdir. İleride îcâb-ı hâle göre lüzûm görünen bazı mevâd işbu nizamnâmeye zeyl olunacaktır. İşbu lâyiha münderecâtına muğâyir olmayan evâmir-i aliyye ahkâmı kemâkân mer‘iyyü’l-icrâ olacaktır. Fi 15 Receb sene 1304/[9 Nisan 1887] Reis-i encümen Hulûsi Emr-i nikâh şer‘an ve nizâmen tetkîkât-ı mükemmeleye muhtâc mesâil-i mu‘tenâ-bihâdan olduğundan bu bâbda bir kâide-i sâlime vaz‘ı devâir-i belediyelerin mevcud olması ve nüfûs tezâkirinin te’sîs kılınması bu husûs hakkında ittihâz-ı muktezâ-yi usûl ve kavâidin icraâtınca medâr-ı suhûlet ve dâfi‘-i şübühât olacağından ba‘d-ez-în tetkîkât-ı şer‘iyye ve nizâmiyeye müstenid olmadıkça akd-ı nikâh icrâ olunmamak için lâzımü’licrâ usûl ve muâmelâta dâir bir nizamnâme kaleme alınması şerefsâdır olan irâde-i isâbet âde-i hazret-i hilâfet-penâhî iktizâ-yı celîlinden olmasıyla bu husûs için teşkîl buyurulan encümen-i acizânemizden kaleme alınan nizamnâme lâyihası leff en huzûr-ı âli-i cenâb-ı fetvâpenâhîlerine takdîm kılındı. Ma‘lûm-i âli-i cenâb-ı meşîhatpenâhîleri buyurulduğu üzere memâlik-i mahrûse-i şâhânede bulunan bi’l-cümle kazâlar mehâkim-i şer‘iyyesiyle nefs-i İstanbul ve Havâss-ı Refîa ve Üsküdar ve Galata mahkemeleri izinnâme i‘tâsına me’zûn oldukları gibi Beykoz dahi başkaca bir kazâ olduğundan dâiresince izinnâme i‘tâ edeceği bedîhî ve Rumeli Kavağı’ndan Galata’ya kadar mevâki‘de bulunanların izinnâme almak için Galata mahkemesine mürâcaatları haklarında suûbeti müeddî olacağından Yeniköy mahkemesinin dahi dâiresince izinnâme i‘tâsına me’zûn edilmesi tensîb olunmuş ve nizamnâme-i mezkûr ahkâm ve muamelâtın icrâsı için mezkûr İstanbul ve Havâss-ı Refîa ve Üsküdar ve Galata ve Yeniköy mahkemelerinde muvazzaf birer me’mûra ihtiyaç tahakkuk edeceğinden sâye-i inâyetvâye- i hazret-i hilâfet-penâhîde münâsibi vechile bunlara taksîm olunmak üzere tahsîsât-ı ilmiyeye ilâveten şehriye üç bin kuruşun hazîne-i celîleden müceddeden tahsîs ve ihsân buyurulması tezekkür kılınmıştır. Her hâlde emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fi 15 Receb sene 1304/[9 Nisan 1887] [İmzalar] Hulûsi, Sâhib, Osman, Hakkı, Yahya Reşid, Şükrü Eimme-i mahallâtın uhdelerine mevdû‘ olan vezâifi hüsn-i îfâ edebilmeleri için ba‘d-ez-în imâmet tevcîhinde ehliyet ve liyâkat ve iff et ve istikâmet aranılarak sû-i ahlâk ashâbından bir takım câhil ve nâ-ehil kimesnelere cihet tevcîh olunmaması ve emr-i imtihân ve intihâbda pek ziyâde i‘tinâ ve dikkat ve hitâbet tevcîhâtında dahi bu sûrete tamamıyla riâyet olunması ve şu maksadın te’mîn-i husûlü zımnında ittihâzı lâzım gelen usûl ve muamelâtın cihat nizamnâmesine ilâveten veyahut ayrıca kaleme alınıp arz-ı atabe-i ulyâ kılınması hakkında irâde-i seniyyeyi mutazammın Mâbeyn-i Hümâyûn Başkitâbet-i Celîlesi’nden Evkâf-ı Hümayûn Nezâret-i Celîlesi’ne mevrûd tezkire mahkeme-i teftîşe havâle olunmuş olduğundan akd-i nikâha dâir bâb-ı vâlâ-yı meşîhatpenâhîlerinde in‘ikâdı istihbâr olunan encümen-i mahsûsta zât-ı maslahatın ehemmiyet ve taalluk-ı mahsûsu münâsebetiyle müzâkeresi mezkûr mahkemeden bâ-müzekkire ifâde ve izbâr ve binâen-aleyh zikr olunan tezkire ve müzekkire huzûr-ı âli-i cenâb-ı fetvâ-penâhîlerine gönderildiği tezkire nezâret-i müşârunileyhâda beyân ve iş‘âr kılınmış ve bunlar takımıyla encümen-i acizânemize havâle buyurulmuş olmasıyla inzâr-ı tetkîk ve mütâlaadan geçirilmiştir. Ma‘lûm-i dakâyık-melzûm-i cenâb-ı meşîhatpenâhîleri buyurulduğu vechile encümen-i mezkûrun vezâifi akd-i nikâhın sûret-i sâlime ve mevsûkada icrâsı her ne esbâba menût ise bu bâbda bir nizamnâme kaleme alınması husûsundan ibâret olmasına ve mezkûr irâde-i seniyye hükm-i celîli ise tevcîh-i cihat husûsunda lâzım gelen usûlün cihat nizamnâmesine ilâveten veyahut ayrıca kaleme alınmasına dâir bulunmasına nazaran bu husûsun müzâkeresi yine evkâf-ı hümayûnca icrâ olunmak lâzım geleceğinden binâen-aleyh mezkûr tezkire li-ecli’l-iâde melfûfâtıyla takdîm-i huzûr-ı sâmi-i meşîhat-penâhîleri kılınmağla ol bâbda emr u fermân hazret-i veliyyü’l-emrindir. Fi 2 Receb 1304 Reis-i encümen-i Hulûsi Belgenin Özeti: Seyyibe (dul) Seniyye Hanım ile Mehmed Hayri Bey’in nikâhlarının kıyılması için İstanbul Kadısı tarafından mahalle imamına gönderilen izinnâme. Hüve Darü’l-Hilâfeti’l-Aliyye Kadılığı Adet 3133 Seyyibe Mahsus İzinnâmedir Şehzade kurbunda Emin Nureddin Mahallesi İmamı Efendi: Ba‘de’s-selâm inhâ olunur. Mahallenizin Burmalı Mescid Sokağı’nda kırk bir numaralı menzilde sâkine Seniyye Hanım bint-i Rıfat Bey nâm seyyibin tenkîhine bir vechile mâni‘-i şer‘î yoksa işbu tâlibi bulunan Mehmed Hayri Bey ibn-i Hacı Ali Paşa’ya velîsi izni ve tarafeyn rızâları ve tesmiye-i mehr ile lede’ş-şuhûd akd ve nikâh eyleyesiz. Fi 3 Rebîü’l-âhir sene 1318 Kadı-i Darü’l-hilâfeti’l-aliyye [Mühür] Es-Seyyid Muhammed Ziyaeddin [Belgenin arka yüzü] Zevce: Seniyye Hanım bint-i Müteveff â Rıfat Bey Vekîli: Telgraf ve Posta Nezâret-i aliyyesi Mektupçusu Saâdetlü Bekir Sıtkı Efendi Hazretleri bin Yusuf Efendi Şâhidân: Nezâret-i müşârun-ileyhâ Muhasebecisi Saâdetlü Bedri Efendi Hazretleri bin Mehmed Efendi Diğeri: Nezâret-i müşârun-ileyhâ İstatistik Kalemi Müdürü İzzetlü Cemil Bey bin Abdullah Efendi Zevc: Kırşehri Mutasarrıfı Saâdetlü Mehmed Hayri Beyefendi Hazretleri bin Hacı Ali Paşa Vekîli: Müderrisîn-i kirâmdan fazîletlü Mehmed Bahaeddin Efendi ibn-i Ömer Ragıb Efendi Şâhidân: Kethüdâ-yı Sadr-ı âli Hüseyin Bey Efendi ibn-i Mustafa Efendi Diğeri: Vekilharc Mustafa Efendi ibn-i Abdullah Efendi Mehr-i müeccel 5001 Yalnız beş bin bir kuruştur. Fî 3 Rebîü’l-âhir sene [1]318 ve fî 17 Temmuz sene [1]316 tarihlerinde Seniyye Hanım bint-i Rıfat Bey ile tâlibi Kırşehri Mutasarrıfı Saâdetlü Mehmed Hayri Beye vekîl ve şâhidân muvâcehelerinde beş bin bir kuruş mehr-i müeccel ile akitleri icrâ edildiği ma‘lûm olmak üzere işbu izinnâme bi’t-temhîr i‘tâ kılındı. Fî 18 Temmuz sene [1]316 [Mühür] Şehzâde Kurbunda Emin Nureddin Mahallesi İmamı Hafız Salih Tevfik *Arşiv Uzmanı, İstanbul Müftülüğü DİPNOTLAR 1- Nikâh kayıtları için bkz. İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Üsküdar Mahkemesi, Sicil no: 779, s.87, s.217, Davutpaşa Mahkemesi, Sicil no: 14, s.34b; Sicil no: 14, s.35a; İstanbul Bâb Mahkemesi, Sicil no: 345, s.31b; İstanbul Bâb Mahkemesi, Sicil no: 389, s.53b, 54a, 67a. 2- Nikâh kayıtları için bkz. İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Davutpaşa Mahkemesi, Sicil no: 14, s.10a, 29a. 3- İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devleti’nin İlmiye Teşkilâtı, Ankara 1988, s.85. Şer‘iyye sicillerinde kadıların alacakları harç miktarlarının daha sonraki dönemlerde de düzenlendiği görülmektedir. Fatih, Yavuz, Kanuni döneminde ve daha sonraki dönemlerde de kadıların alacakları nikâh harçlarının miktarı belirtilmiştir. 4- Ekrem Buğra Ekinci, Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, sayı 2, yıl 2006, s.41–61. 5- Boşanma kayıtları için bkz. İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Davutpaşa Mahkemesi, Sicil no: 14, s.34a, 35b, 39b, 42a, 44a, 45b, 46b, 49a, 52a, 54b, 57a, 58b, 59b, 62b, 63a, 65b. 6- Fetva için bkz. Ebussuud Efendi, Maruzat, Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi, Bağdalı Vehbi, No: 569, vr. 67b.; Geniş bilgi için bkz., M. Ertuğrul Düzdağ, Şeyhülİslâm Fetvaları Işığında 16. Asır Türk Hayatı, İstanbul 1983, s.37-38; 7- Ekinci, a.g.m., s.41–61. 8- Düstur: I/1/300–314; 22 Cemâziye’l-evvel 1332 tarihinde fetvahaneden hazırlanan müzekkirede de durum açıklanmıştır. Ceride-i İlmiye, cilt:1, s.36–39. 9- Düstur, 1/5/83; Düstur, I/Zeyl2/15; Geniş bilgi için bkz. M. Akif Aydın, “Osmanlılarda Ailenin Tarihi Tekamülü”, Sosyo-Kültürel Değişme Sürecinde Türk Ailesi, Ankara 1992, C.II., s.438. 10- Bilgi için bkz. Ekteki seyyibe izinnâmesi örneği; Son dönem bakire izinnâmelerinde “Askerde nişanlısı yoksa nikâhını kıyasın.” ifadesi yer almaktadır. Özellikle savaş döneminde askere alınanların görevlerini huzur içinde yapmaları için böyle bir hüküm konmuştur. 11- İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi’nde 16 adet hicrî 1312–1345 yıllarını kapsayan İzinname Defteri bulunmaktadır. Yine İstanbul Kadılığı’na ait 1299–1320 yıllarını kapsayan 19 adet Seyyibe İzinname Defteri ve 1283–1331 yıllarını kapsayan 11 adet Bakire İzinname Defteri, Bakırköy Mahkemesi’ne ait 1324–1342 yıllarını kapsayan 5 adet İzinname Defteri, Küçükçekmece Mahkemesi’ne ait 1306–1332 yıllarına ait 2 adet İzinname Defteri mevcuttur. 12- Mahkemelerin tutacağı bu defterler Meclis-i Tetkikat-ı Şer‘iyye tarafından varakaları mühürlenecek ve tasdiklenecektir. İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi, III. Bölüm, Defter no: 576, s.302. 13- Aynı kişinin nikâh ve boşanma kaydı için bkz., Meşihat Arşivi III. Bölüm, Defter no: 722, s.94b-95a, s.118b-119a; Defter no: 277, s.34b-35a; İstanbul Müftülüğü Meşihat Arşivi III. Bölümde, Üsküdar Mahkemesi’ne ait 1333-1343 yıllarına ait 16 adet Münakahat ve Müfarakat Defteri, Kasımpaşa Mahkemesi’ne ait 1332–1337 yıllarına ait 5 adet Münakahat ve Müfarakat Defteri, Beykoz Mahkemesi’ne ait 1335–1338 yıllarına ait 5 adet Münakahat Defteri bulunmaktadır. 14- Örnekler için bkz., Meşihat Arşivi III. Bölüm, Defter no: 301, s.59, kayıt: 1044; s.61, kayıt: 1056; s.98, kayıt: 1240.