5 Temmuz 2012 Perşembe

ORUCUN HAKKINI YERİNE GETİRELİM

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Oruç tutmaktan maksat; Şeytan’ı kahra uğratmaktır Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır: “... Ancak sabredenlere mükâfatları hesapsız ödenecektir.” (Zümer; 10) Allah-u Zülcelâl, bu ayet-i kerime ile sabırlı olan kullarına, sevaplarını hesapsız olarak vereceğini beyan ediyor. Müfessirler, bu ayette geçen, sevapları kendilerine hesapsız olarak verilen kişileri “Ramazan ayında oruç tutanlardır.” diye tefsir etmişlerdir. Allah-u Zülcelâl, açlığa ve susuzluğa sabır gösteren kimselere, sevaplarını hesapsız olarak veriyor. Her amelin bir sevabı, her sevabın da bir hesabı vardır. Bazı ameller vardır ki her bir tanesi on sevaptır, bazıları yetmiş sevap, bazıları da yedi yüz sevaba kadar gider. Bazı ameller de vardır ki o amellere Allah istediği kadar sevap verebilir. Orucun sevabı ise Allah-u Zülcelâl’in karşılığını hesapsız olarak verdiklerindendir. Bu hüküm, hadis-i şerifler de bildirilmektedir. Denilmiştir ki: “Oruç tutmaktan maksat, Allah’ın düşmanını kahra uğratmaktır; o da şeytandır. Şeytan’ın insana yaklaşıp azdırma vesilesi, şehvete dayalı şeylerdir. Şehvet ise yemekle içmekle şahlanır. Allah’ın düşmanını kahra uğratmak için orucun istifade edilecek yanı, şehvete dayalı arzuları kırmaktır. Bu türlü bir istifade ise az yemek sureti ile nefsi perişan etmekle olur. Bunun yolu ise oruçtur.” İbn Ömer radıyallahu anhudan rivayetle, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Kıyamet günü oruç ve Kur’an, kul için şefaat edeceklerdir. Oruç şöyle diyecektir: ‘Ey Rabbim! Ben, onu gündüzleri şehevi arzulardan almıştım.’ Kur’an da şöyle diyecektir: ‘Ben de onu, geceleri uykudan, dinlenmekten almıştım.’ Onların böyle demeleri üzerine, her ikisinin de şefaatleri makbul olur.” (Ahmed bin Hanbel, Taberani, İbn-i Ebi’d Dünya, Hâkim) Orucun hakkını yerine getirmek Ramazan ayı, Allah’ın rızasına ulaşmak, cennet nimetlerini elde etmek ve cehennemden azat olmak için çok büyük bir vesiledir. Dikkat edersek hadis-i şeriflerde geçtiği üzere Ramazan ayı, hakkını yerine getirenlere şefaat edecektir. Burada bizlere bir işaret vardır. “Onun hakkını yerine getirmek” çok kısa bir cümle olduğu halde, altında çok büyük manalar vardır. Orucun hakkını yerine getirmek, Allah’ın bütün emir ve nehiylerini gözetmekle olur. Demek ki Allah-u Zülcelâl, kabirde ve kıyamet gününde perişan olmamamız için bize Ramazan ayını ve Kur’an’ı nur olarak vermiştir. Öyleyse bizlerin de Ramazan ayına hürmet konusunda çok dikkatli davranması gerekir. Ramazan ayında bol bol Kur’an okuyarak, kabir ve kıyamet gününün karanlığına karşı, bu iki nuru elde etmemiz gerekir. Bu mübarek ayda, gece gündüz demeyip elimizden geldiği kadar, Allah-u Zülcelâl’in zikrini yapalım. Üç çeşit oruç vardır: Birincisi: Yemek, içmek ve şehvetten kendini alıkoymak suretiyle oruç tutmaktır ki bu, avamın, sıradan insanların tuttuğu oruçtur. İkincisi: Evliyaların ve salihlerin orucudur ki bunlar yalnız yemek, içmekten değil, Allah-u Zülcelâl’in bütün haram kıldığı şeylerden kendilerini muhafaza ederler. Bizim de yalnızca yemek ve içmemekle değil, bütün vücudumuzla oruçlu olmamız lazımdır. Günahlardan ve gafletten de oruçlu olmalıyız. Evliyalar ve salihler oruç tutarken; zikir, ibadet ve hayır konuşmaktan başka bir şey yapmazlar. Üçüncüsü: Havassın orucudur. Bunlar kalplerini sadece Allah’a bağlarlar, sanki dünyada değilmiş, sanki yalnız Allah varmış gibi, oruç tutarlar. Bu oruç, Peygamberlerin orucudur. Biz de elimizden geldiği kadar, evliyaların ve salihlerin orucunu tutalım. Çünkü sadece onun sevabı katmerlidir. Yalnızca yemek ve içmekten kendini alıkoyarak tutulan oruç ise sevap bakımından çok noksandır. Nasıl, yemek yemek ve su içmekle zahiri olarak oruç bozuluyorsa manevi olarak onu ifsat eden gıybet gibi şeyler vardır. Bundan dolayı emeğimizin, meşakkatimizin boşa gitmemesi için bunlara da dikkat etmemiz lazımdır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Çok oruçlular vardır ki onların orucundan onlara, susuzluktan başka bir şey yoktur.” (Nesai) Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem başka bir hadis-i şerifte ise şöyle buyurmaktadır: “Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem zamanında oruç tutan iki kadın akşama doğru, açlık ve susuzluktan helak olacak vaziyete geldiler; oruçlarını bozmak için müsaade almak üzere, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme bir kişi gönderdiler. ‘Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de bir bardak verdi ve onlara, yediklerini bu bardağa kusmalarını’ buyurdu. “Onlardan birisi safi kan ve et kusarak, bardağı yarıya kadar doldurdu, diğeri aynı şekilde kusarak bardağı doldurdular. Bu duruma herkes şaşırmıştı. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: ‘Bunlar, Allah-u Teâlâ’nın kendilerine helal kıldığı şeyden oruç tuttu, fakat haram ettiği şey ile iftar ettiler.’ (Sonra da bunu açıklayarak) şöyle buyurdular: ‘Birisi diğerinin yanına sokuldu ve halkın gıybetini yaptılar. İşte, şu gördüğünüz yedikleri, insan etleridir.” (Ahmed bin Hanbel) Orucun sevabını götüren davranışlar Birincisi: Yalan söylemek. Özellikle ticaretle uğraşanlar, bir malını satmak için fazla dil döktüğü zaman, bakarsın ki arada bir yalan söyler, hâlbuki Allah-u Zülcelâl nasip etmişse zaten o mal satılacaktır, eğer nasip etmemişse ne kadar yalan söylesen de satılmaz. İkincisi: Gıybet de orucun sevabını iptal eder. Gıybet, diğer mümin kardeşlerimiz hakkında onun yanımızda olması durumunda gücüne gidecek, hoşuna gitmeyecek olan şeyleri arkasından konuşmamızdır. Üçüncüsü: Laf taşımak, yani nemimedir. Bu, iki kişinin arasını açmak için laf taşımaktır. Dördüncüsü: Başka kimselerin malını haksız yere elde etmek için yalan yere yemin etmektir. Beşincisi: Şehvetle yabancı kadınlara bakmaktır. Bunların hepsi orucun sevabını yiyip bitirir. Özellikle günümüzde, insanlar göz zinası ve gıybet hastalığına maalesef çok kapılmışlardır. Gıybet etmekle, fuzuli konuşmakla, insanlarla mücadele etmekle, tartışmakla, başkalarına kötü söz söylemekle, kişiye oruçtan bir sevap kalmamakta, açlık ve susuzluktan başka bir kârı olmamaktadır. Yalan söyleyerek mümin kardeşlerimizin arasını bozmak, kulaklarımızla Allah-u Zülcelâl’in haram kılmış olduğu şeyleri dinlemekle, orucumuzu manen bozmuş, o hazinemizi kaybetmiş oluyoruz. Madem çok günah işliyoruz… İşte, oruç gibi bir hazineyi elde ettikten sonra, onu kaybetmemek için bunlara dikkat etmeliyiz. Bizim yememiz, içmemiz, evimiz, her şeyimiz, Allah’a ibadet kastıyla olmalıdır. Ancak o zaman, her yaptığımız ibadet olur. Tek çaremiz de budur. Özellikle bu ahir zamanda, günahlar çok fazla işlendiği için kişinin ibadeti de o oranda fazla olmalıdır. Nasıl bir hastanın hastalığı ağırlaştığında, daha yüksek dozlarda ilaç kullanması lazımsa daha çok ilaç alması gerekiyorsa aynı şekilde içinde bulunduğumuz ahir zamanda da insanların eğlenceye ve zevklerine düşkün hale geldiklerinden dolayı, çok daha fazla ibadet yapmaları gerekiyor. El ele verip Allah’a gitmek, O’na yönelmek ve şeytanın hilelerinden hep birlikte kaçınılmaya çalışılmalıdır. Bunları yapmazsak, nefsimize, kendimize çok yazık etmiş oluruz. İyi bilelim ki nefis, her zaman hazırda olan, en kolay yoldan elde edilen şeyleri ister. Gözünün görmediği, perdeler arkasında kalan şeyleri sevmez. Daima içinde bulunduğu dakikayı düşünür, sonrasına bakmak bile istemez. Hâlbuki o dakika bitecektir. Nasıl bir insan, çocuğunu düşündüğü için geleceği iyi olsun diye, onu çeşitli okullara veya bir meslek öğrenmeye gönderiyorsa bizim de geleceğimiz olan kıyamet gününe hazırlık yapmamız, ahiret sanatına sahip olmamız gerekir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Ramazan ayında oruç tutmayı farz bilip sevabını da Allah-u Teâlâ’dan bekleyerek oruç tutanın günahları affolur.” (Buhari) Mübarek vakitlerde günahlardan titizlikle uzak durmalı, taatları, ibadetleri ve her çeşit hayratı artırmalıdır. Zira Allah-u Zülcelâl tarafından sevilen kimse, faziletli vakitlerde faziletli amellerle meşgul olur. Buğzettiği kul ise faziletli vakitlerde kötü işlerle meşgul olur. Kötü işlerle meşgul olanın bu hareketi, azabının daha şiddetli olmasına ve Allah-u Zülcelâl’in ona daha çok buğzetmesine sebep olur. Çünkü o, böyle yapmakla vaktin bereketinden mahrum kalmış ve onun hürmet ve şerefini çiğnemiş olur. Allah-u Zülcelâl hepimizi, Ramazan-ı Şerif’in hakkını yerine getirenlerden ve hakkıyla oruç tutanlardan eylesin. (Âmin)

3 Temmuz 2012 Salı

Berat Kandili

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Berat Kandili Nedir Kısaca Bilgi ; Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderat-ı beşeriyenin proğramı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadr'in kudsiyetindedir. Herbir hasenenin Leyle-i Kadir'de otuzbin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat'ta herbir amel-i sâlihin ve herbir harf-i Kur'anın sevabı yirmibine çıkar. Sair vakitte on ise, şuhur-u selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyali-i meşhurede onbinler, yirmibin veya otuzbinlere çıkar. Bu geceler, elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir. Onun için elden geldiği kadar Kur'anla ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır. ( Said Nursî Şualar: 505) Açıklaması . Hadislerle Berat Kandili Konu Bilgisi : - Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuşlardı: "Recep, Allah'ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan, ümmetimin ayıdır". Mübarek Recep ayının ardından gelen Şaban ayı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ayıdır. Bu mübarek ayın değerini bilerek, ibadetlerimizi yapmalı, alemlerin Rabbinden af dilemeliyiz. Şaban ayının önemli özelliklerinden biri Beraat gecesi gibi müstesna bir gecenin bu ayın içinde bulunmasıdır. Ebu Hüreyre Radıyallahu And'dan rivayet edildiğine göre: Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimiz şöyle buyurmuştur: -"Şaban ayının on beşinci gecesinin ilk vaktinde Cebrail (a.s) bana geldi; şöyle dedi: -"Ya Muhammed, başını semaya kaldır. Sordum. -"Bu gece nasıl bir gecedir? Şöyle anlattı: -"Bu gece, Allah-u Teala, rahmet kapılarından üç yüz tanesini açar. Kendisine şirk koşmayanların hemen herkesi bağışlar. Meğer ki, bağışlayacağı kimseler büyücü, kahin, devamlı şarap içen, faizciliğe ve zinaya devam eden kimselerden olsun. Bu kimseler tövbe edinceye kadar, Allah-u Teala onları bağışlamaz. Gecenin dörtte biri geçtikten sonra, Cebrail yine geldi ve şöyle dedi: "Ya Muhammed başını kaldır. Bir de baktım ki, cennet kapıları açılmış. Cennetin birinci kapısında dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyor: "Ne mutlu bu gece rüku edenlere. İkinci kapıdan dahi bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Bu gece secde edenlere ne mutlu". Üçüncü kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece dua edenlere ne mutlu." Dördüncü kapıda duran melek dahi şöyle sesleniyordu: -"Bu gece, Allah'ı zikredenlere ne mutlu". Beşinci kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Allah korkusundan ağlayan kimselere ne mutlu." Altıncı kapıda duran melek dahi, şöyle sesleniyordu: "Bu gece Müslümanlara ne mutlu." Yedinci kapıda da bir melek durmuş şöyle sesleniyordu: "Günahının bağışlanmasını dileyen yok mu ki, günahları bağışlansın. Bunları gördükten sonra, Cebrail'e sordum: "Bu kapılar ne zamana kadar açık kalacak? Şöyle dedi: "Ya Muhammed, Allah-u Teala, bu gece, Kelp kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısı kadar kimseyi cehennemden azat eder." - Hz. Ayşe Radıyallahu Anha anlatıyor: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Nıfs-u Şa'ban gecesinde dünya semasına iner ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyünün adedinden daha çok sayıda günahı affeder." Berat Gecesinin Mahiyeti ve Önemi Hakkında Bilgi : Yıllık bir program çerçevesinde yürütülen ticari faaliyetler yıl sonunda o program esaslarına göre kontrol) ve teftiş edilir. Kâr zarar hesapları yapılır. Kesin hesabın tespitinden sonra da gelecek yılın programı hazırlanarak şeklini alır. Her yıl tekrar edilen bu kontrol ve tespit işlemleri sayesinde ekonomik hayatta istikrarlı ve sağlam bir ilerlemenin temini mümkün olur. Bu misalin ışığında manevi hayatımıza ve faaliyetlerimize bakalım. Dünya, âhiret hayatının kazanılması için yaratılmış bir manevi ticaret yeri olduğuna göre, o ticaretle ilgili faaliyetlerin de yıllık muhasebeye tabi olması gayet tabiidir. Bu muhasebenin vakti üç ayların içindedir. Berat Kandili ile başlayıp Kadir Gecesiyle biten devreye rastlar. Duhan Sûresinin 2., 3. ve 4. âyetlerinin Berat Gecesinden bahsettiği bildirilmektedir. Âyetlerin meali şöyle: "O apaçık kitaba and olsun ki, biz onu gerçekten mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Bütün hikmetli işler o gecede tefrik olunur." Bu âyetler hakkında iki görüş vardır. Çoğu tefsir bilginlerinin görüşüne göre, bu mübarek gece Kadir Gecesidir. İkrime bin Ebi Cehil'in de dahil olduğu bir grup alim ise; bu gecenin Berat Gecesi olduğunu söylemişlerdir. Her iki tefsiri birleştiren diğer bir görüşe göre de, hikmetli işlerin ayırımının yapılmasına Berat Gecesinde başlanmakta ve bu işlem Kadir Gecesine kadar devam etmektedir. Bu hikmetli işler nelerdir ve âyetin mânası nedir? Yıllık kader programı İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre, hikmetli işlerin birbirinden ayırd edilmesi şu şekilde cereyan etmektedir: Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar, eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur. Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir. Rızıkla alakalı defterler Mikail Aleyhisselâma verilir. Savaşlarla ilgili defterler Cebrail Aleyhissalama verilir. Ameller nüshası dünya semasında görevli melek olan İsrafil'e verilir ki bu büyük bir melektir. Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail Aleyhisselâma teslim edilir. Fahreddin er-Râzî"nin açıklamasına göre bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesinde başlar, Kadir Gecesinde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.1 Berat Kandilinin "bütün senede bir kudsi çekirdek hükmünde ve beşer mukadderatının programı nev'inden olması cihetiyle Leyle-i Kadrin kudsiyetinde" olması bu manalara dayanmaktadır.2 Kur'ân'ın bu gecede indirilmesi meselesine ise şöyle bir açıklama getirilmektedir: Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan dünya semasına toptan indirildiği gecedir. Buna inzal denir. Kadir gecesinde ise Peygamberimize ilk kez ve parça parça indirilmeye başlanmıştır. Buna da tenzil denir. Berat Gecesinin özellikleri Nelerdir Hakkında Bilgi ; Tefsirlerde bu gece ile ilgili olarak şu şekilde izahlar yer almaktadır: Vergi ödendiği zaman nasıl ki vergi borçlusuna borcundan kurtulduğunu gösteren bir belge veriliyorsa, Allah Azze ve Celle de Berat Gecesinde mü'min kullarına berat yazar. Zaten bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek Gece", "Berae Gecesi", "Sakk Gecesi. Belge ve senet. (Allah Teala bu gece mü'min kullarına beraet yazar)", "Rahmet Gecesi." "Berat, beraet" kelimesi "el-berâe" kelimesinin Türkçedeki kullanılış şeklidir. Beri olmak, aklanmak, temiz ve suçsuz çıkmak demektir. "Berâet" iki şey arasında ilişki olmaması, kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması anlamına gelmektedir. Mü'minlerin bu gece günah yüklerinden kurtulup İlâhî bağışa ermeleri umulduğu için de Berat Gecesi denmiştir. Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'dan Mekke'deki Kabe istikametine çevrilmesinin Hicretin ikinci yılında Berat Gecesinde gerçekleştiğini kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.3 Berat Gecesinin beş ayrı özelliği vardır. 1. Bütün hikmetli işlerin ayırımına başlanması. 2. Bu gecede yapılacak ibadetlerin diğer vakitlere nispetle kat kat sevaplı olması. 3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatması. 4. Allah'ın af ve bağışlamasının coşması. 5. Peygamberimize tam bir şefaat yetkisinin verilmiş olması. Bir rivayette bildirildiğine göre Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam Şâban'ın onüçüncü gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti, üçte biri verildi. Ondördüncü gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. Onbeşinci gecesi niyaz etti, hepsi verildi. Ancak Allah'tan devenin kaçması gibi kaçanlar başka... Zemzem kuyusunun bu gecede açık bir şekilde coşup çoğalması da bu manaları kuvvetlendiren kutsal bir işaret olarak yorumlanmaktadır.4 Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin feyiz ve bereketini çeşitli şekillerde nazara vermektedir. "Şâban'ın 15. gecesi geldiğinde geceyi uyanık ibadetle, gündüzü de oruçlu olarak geçirin. O gece güneş battıktan sonra Allah rahmetiyle dünya semasına tecelli eder ve şöyle seslenir: "İstiğfar eden yok mu, affedeyim ve bağışlayayım. "Rızık isteyen yok mu, hemen rızık vereyim. "Başına bir musibet gelen yok mu, hemen sağlık ve afiyet vereyim. "Böylece tan yerinin ağarmasına kadar bu şekilde devam eder."s Çünkü o gece İlâhi rahmet coşmuştur. Berat Gecesi beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetiyle Cenab-ı Hakka iletip isteklerini Ondan talep eden ve belalardan Ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık, her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan ne kadar bedbahttır. Bu gece af dışı kalanlar Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri ile bildirmektedir: "Muhakkak ki, Allah Azze ve Celle Şâban'ın onbeşinci gecesinde rahmetiyle yetişip herşeyi kuşatır. Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna."6 "Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna."7 "Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar."8 Üç aylara ayrı bir ruh ve mâna içinde giren Peygamber Efendimiz özellikle Şaban ayına özel bir özen gösterir, başka zamanlarda görülmemiş bir derecede ibadete ve âhiret işlerine yönelirdi. Bu ayın çoğu günlerini oruçlu geçirirken, geceleri de diğer gecelerden çok farklı bir şekilde ihya ederdi Bir Berat Gecesinde uyanıp da Resulullah Aleyhissalâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe kalkarak Efendimizi aramaya başladı. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'1-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde buldu. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesinin faziletini şöyle anlattı: "Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."5 Bütün mahlukatına mağfiret eder. Yalnızca müşrikler ve kalbleri düşmanlık hissiyle dolu olup insanlarla zıtlaşmaktan başka bir şey düşünmeyenler müstesna."6 "Yüce Allah bu gece bütün Müslümanlara mağfiret buyurur, ancak kâhin, sihirbaz yahut müşahin (çok kin güden) veya içkiye düşkün olan veya ana babasını inciten yahut zinaya ısrarla devam eden müstesna."7 "Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesi tecelli eder ve ana-babasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün kullarını bağışlar."8 Üç aylara ayrı bir ruh ve mâna içinde giren Peygamber Efendimiz özellikle Şaban ayına özel bir özen gösterir, başka zamanlarda görülmemiş bir derecede ibadete ve âhiret işlerine yönelirdi. Bu ayın çoğu günlerini oruçlu geçirirken, geceleri de diğer gecelerden çok farklı bir şekilde ihya ederdi Bir Berat Gecesinde uyanıp da Resulullah Aleyhis-salâtü Vesselamı yanında bulamayan Hz. Âişe kalkarak Efendimizi aramaya başladı. Sonunda Peygamberimizi Cennetü'1-Bakî mezarlığında başını semaya kaldırmış halde buldu. Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam mübarek hanımına Berat Gecesinin faziletini şöyle anlattı: "Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şâban'ın onbeşinci gecesinde dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelb Kabilesinin koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."9 İşlenen sevaplı amellerin değeri başka zamanlarda on ise, Berat Kandilinde yirmi bindir. Meselâ başka zamanlarda okuduğumuz bir tek Kur'ân harfine on sevap veriliyorsa, bu gecede her bir harfine yirmi bin sevap verilmektedir. Bu bakımdan tam bir ihlâsla çalışıp ihyasına gayret gösterebildiğimiz takdirde Berat Kandili elli bin senelik bir ibadet hayatının sevabını bir gece içinde bize kazandırabilir. "Onun için elden geldiği kadar Kur'ân ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır."10 Tek kişinin çalışma ve kazanma gücü maddi hayatta olduğu gibi manevi hayatta da sınırlıdır diyorsak, bunun çaresi vardır. Aynı gayeyi paylaşan ve dünyada aynı maksatla yaşayan mü'min kardeşlerimizle birlikte teşkil ettiğimiz manevi şirket; bize hesabından âciz kalacağımız sonsuz bir manevi serveti kazandırabilir. Üstelik maddi kazançlarda kâr, ortaklar arasında bölünerek küçüldüğü halde mânevi kârda böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü manevi faaliyetler nurludur. Nur ise maddi eşya gibi küçülmez ve bölünmez. Berat Gecesi ibadeti Gecenin manevi değeri dolayısıyla namaz, Kur'ân tilaveti, zikir, teşbih ve istiğfarla geçirilmesi, bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır. İşlenen sevaplı amellerin değeri başka zamanlarda on ise, Berat Kandilinde yirmi bindir. Meselâ başka zamanlarda okuduğumuz bir tek Kur'ân harfine on sevap veriliyorsa, bu gecede her bir harfine yirmi bin sevap verilmektedir Bu bakımdan tam bir ihlâsla çalışıp ihyasına gayret gösterebildiğimiz takdirde Berat Kandili elli bin senelik bir ibadet hayatının sevabını bir gece içinde bize kazandırabilir. "Onun için elden geldiği kadar Kur'ân ve istiğfar ve salavatla meşgul olmak büyük bir kârdır."10 Tek kişinin çalışma ve kazanma gücü maddi hayatta olduğu gibi manevi hayatta da sınırlıdır diyorsak, bunun çaresi vardır. Aynı gayeyi paylaşan ve dünyada aynı maksatla yaşayan mü'min kardeşlerimizle birlikte teşkil ettiğimiz manevi şirket; bize hesabından âciz kalacağımız sonsuz bir manevi serveti kazandırabilir. Üstelik maddi kazançlarda kâr, ortaklar arasında bölünerek küçüldüğü halde mânevi kârda böyle bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Çünkü manevi faaliyetler nurludur. Nur ise maddi eşya gibi küçülmez ve bölünmez. İmam-ı Gazali Hazretleri el-İhyâ'da, Berat Gecesinde yüz rekât namaz kılınması hakkında bir rivayete yer verse de, hadis âlimleri bu namazın sünnette yerinin olmadığını, böyle bir namazın Hicretten 400 sene sonra Kudüs'te kılınmış olduğu tesbitinde bulunurlar. Hatta İmam Nevevi böyle bir namazın sünnette bulunmadığı için bid'at bile olduğunu ifade eder. Bunun yerine kaza namazının kılınması daha isabetli olacaktır. Bununla beraber kılındığı takdirde de sevabının olmadığı anlamına gelmez. Çünkü ibadet alışkanlıklarının iyice azaldığı zamanımızda insanların bu vesileyle namaza yönelmelerini hoşgörü ile karşılamak faydalı olacaktır. Berat Kandili Duası : Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselam bu gece Rabbine şöyle dua etmiştir: "Allahım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım, Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin."11 Berat Duası Bazı mâna büyüklerinin de şöyle bir duası vardır: "Allahım, şayet ismimi saîdler defterine yazdıysan, orada sabit kıl. Şayet ismimi şakiler defterine yazdıysan oradan sil. Çünkü Sen buyurdun ki, 'Allah dilediğini siler yok eder, dilediğini de sabit bırakır, Levh-i Mahfuz Onun katındadır."12 Bu idrak ve şuur içinde ihya edeceğimiz Berat Gecesinin hepimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Haktan niyaz edelim. Berat Gecesi Namazı -I Şaban ayının on beşinci gecesi kılınacak olan namaz ; yüz rekattır. Bu namazın her rekatında, Fatihadan sonra on kere ihlas süresi okunur. Yüz rekat kılan kişi bin defa ihlas süresini okumuş olur. Bu namaza hayır namazı da denmiştir. Geçmiş büyükler bu namazı toplu halde cemaatle de kılmışlardır. Bu namazın çok fazileti olduğu gibi, hesaplanama-yacak kadarda çok sevabı vardır. Hasan-ı Basri Rahmetullahı Aleyh'den gelen rivayete göre: "Otuz sahabeden dinledim, bu namaz için şöyle dediler: "Her kim bu namazı, berat gecesi kılar ise. Allah-u Teala'nın yetmiş rahmet nazarı ona ulaşır. Her nazarda, kendisinin yetmiş ihtiyacı yerine gelir. Bunların en küçüğü, Allah-u Teala'nın mağfiretidir. Berat Gecesi Namazı -II Berat gecesi kılınan namazlardan biride iki rekat olarak kılınır. Birinci rekatta Fatiha okunduktan sonra kısa bir sure okunarak rükuya gidilir. Rükudan doğrulur ve secdeye gidilir. Secdede uzun sure kalınır, bu konuda belli bir tahdit yoktur, ne kadar dayanabilirsen. İkinci rekatta da aynı şekilde Fatihadan sonra kısa bir sure okunur. İlk rekatta olduğu gibi secdeye gidildiğinde yine uzun sure secdede kalınır. Gücünüzün yettiği kadar. Secdeden kalkılır tahiyatta okunacaklar okunur ve selam verilir. Selam ile birlikte eller dua için alemlerin Rabbine kalkar... Bu namaz hakkında Hz. Aişe Radıyallahu An-hum'a validemiz, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in şöyle buyurduğunu nakletmiştir. -"Ya Aişe, bu gecenin nasıl bir gece olduğunu bilir misin? Bende -"En iyisini, Allah ve Resulü bilir." Dedim. Şöyle buyurdu: -"Bu gece şaban ayının yarısıdır. Dünya işleri ve kulların işleri bu gece Yüce Hakka arz edilir. Bu gece cehennemden azat edilenlerin sayısı; kelb kabilesinin koyunları sayısı kadardır. Bu gece bana izin verir misin"? -"Olur" dedim. Kalkıp namaza durdu. Ayakta durması hafif oldu. Fatiha suresini okudu; sonra da küçük bir sure okudu. Gecenin yarısına kadar secdede kaldı. Daha sonra ikinci rekata kaktı. Ayakta iken, birinci rekatta okuduğu kadar bir şey okudu. Sonra yine secdeye vardı. Bu secdede dahi, tan yeri ağarıncaya kadar kaldı. Secdede o kadar kaldı ki, bunun için Yüce Allah ruhunu aldı sandım. Bana gelmesi uzayınca, kendisine yaklaştım. Hatta ayaklarına elimi sürdüm. Hareket ettiğini görünce rahatladım. Secdesinde şöyle dediğini işittim: "Azabından affına sığınırım. Dargınlığından rızana sığınırım. Senden sana sığınırım. Şanın yücedir. Sen kendi zatını övdüğün gibi, seni övemem..." Sonra kendisine sordum: "Ya resulullah, bu gece secdende bir şeyler okuduğunu duydum. Bunları daha önce okuduğunu hiç duymamıştım. Böyle demem üzerine, bana sordu: "Sen onları öğrenebildin mi"? Bu sorusuna karşılık: "Evet" deyince, şöyle buyurdu: "Onları hem sen öğren, hem de başkalarına öğret." Regaib Kandili |Miraç Kandili |Mevlid Kandili |Kadir Gecesi|Ramazan Ayı Kaynaklar 1 Hülâsâtü'l-Beyân. 13:5251. 2 Şualar, s,426. 3 TDİ."Berat" maddesi. 4 Hak Dini Kur an Dili, 5:4295 5 İbni Mâce, İkame, 191. 7 et-Tergîb ve't-Terhib, 2:118. 8 İbni Mace, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38. 9 Tirmizî, Savm:39. 10 Şualar, s.426. 11 et-Tergib ve't-Terhîb, 2:.119, 120. 12 Ra'd Suresi, 39; Mecmuatü'l-Ahzab, 1:597. Allah'ım bu gecede yaptıgımız duaları kabul eyle ve bizlere birdahaki mübarek kandil gecelerine kavuşmayı nasip et. Amin