13 Kasım 2014 Perşembe

Namazı terk etmenin fıkhi hükmü

Namaz kılmamanın fıkhî hükmünü nakletmeden önce şunu tekrar hatırlatmak isteriz ki: “Amacımız korkutmak değil, sevdirmektir; uzaklaştırmak değil, yakınlaştırmaktır; zorlaştırmak değil, kolaylaştırmaktır.” Ancak bizlerin sevdirme, yakınlaştırma ve kolaylaştırma niyeti, bir hakikati gizlemeye ve saklamaya sebep olmamalıdır. Yoksa Allah katında mesul oluruz ve “bildiklerini saklayanlar” zümresine dâhil oluruz ki, bizler bu zümreye dâhil olmaktan Allah’a sığınırız. Belki de gizlenen ve saklanan bu fıkhi hükümler insanlara tebliğ edilseydi, namaz kılmayanlar işledikleri günahın ne kadar büyük bir günah olduğunu öğrenirler ve namazı terk etme günahına tövbe ederlerdi. Bizler bu büyük günahın fıkhî hükmünü naklederek uhrevi mesuliyetten kurtulmak istiyoruz. Bu sayede ahirette bizden davacı olunamayacak ve bizler Rabbimize karşı bir mazeret sunabileceğiz. Bu kısa beyandan sonra şimdi geldik namaz kılmamanın fıkhi hükmüne: Namazı küçümsediği ve namaza ehemmiyet vermediği için kılmayan kimse ittifakla İslam dininden çıkmış ve küfre girmiş olur. Namazı küçümsediği için kılmayan kimsenin kâfir olacağı hususunda hiçbir ihtilaf yoktur. Bu arada “küfre girme”nin ne demek olduğunu da beyan edelim: Küfre girmek demek, İslam dininden çıkmak ve Müslüman olma sıfatını kaybetmek demektir. Yani artık o kişi bir Müslüman ile evlenemez, kestiği yenilemez, öldüğünde yıkanmaz ve kendisine cenaze namazı kılınmaz, ebedi cehenneme girer ve asla cennete giremez. Yani o kişi şeriat nazarında artık kâfirdir. “Ben de Müslümanım.” demesi ona hiçbir fayda vermez. Demek, namazı küçümsediği için kılmayan kişi kâfirdir. Bu kişinin tekrar İslam’a girebilmesi için günahına tövbe etmesi ve tekrar kelime-i şehadet getirmesi gerekir. Nefsi emmarenin damarına dokunan bu fetvayı ve fıkhî hükmü naklediyoruz ki, namazı küçümsediği ve ehemmiyet vermediği için kılmayan kişinin aklı başına gelsin ve hemen günahına tövbe ederek iman dairesine girsin!.. Namazı küçümsediği ve namaza ehemmiyet vermediği için kılmamanın hükmünü böylece öğrendik. Şimdi, namazı tembellikten dolayı kılmamanın fıkhî hükmüne bakalım: Namazı, kıymetine ve önemine inandığı halde tembellikten dolayı kılmama hususunda iki farklı görüş mevcuttur. Birinci görüş Hanefilerin, Malikilerin ve Şafilerin görüşüdür ki, bu üç mezhebe göre, namaz kılmayan kişi, çok büyük bir günah işlemekle birlikte yine de Müslümandır. Namazı terk etmesi onu dinden çıkarmamaktadır. Bu kişi, günahkâr bir Müslüman olmakta ve namazı terk etmesi sebebiyle küfre girmemektedir. Hanbelî mezhebine göre ise namaz kılmayan kişi kâfirdir. Hanbelî mezhebine göre, mazereti olmaksızın tek bir vakit namazını kılmayan kişi kâfir olur. Bu kişiye, dinden dönenlere tatbik edilen hükümler tatbik edilir. Ölünce yıkanmaz, kefenlenmez ve cenaze namazı kılınmaz. Bir çukur kazılarak cenazesi içine bırakılır ve üzeri toprakla örtülür. Hanbelî mezhebinin görüşü olan, namaz kılmayanın dinden çıkması ve küfre düşmesi, aynı zamanda birçok sahabenin de görüşüdür. Hz. Ömer, Abdurrahman bin. Avf, Muaz bin. Cebel, Ebu Hüreyre, İbn-i Mes’ud, İbni Abbas, Cabir İbni Abdullah, Ebu’d Derda gibi sahabelerin büyükleri; ayrıca İshak b. Râhuye, Abdullah bin. El-Mübarek, İbrahim en-Nehai, Hakem bin. Uteybe gibi adlarını saymakla bitiremeyeceğimiz kadar çok İslam âlimi de, Ahmed İbni Hanbel gibi, namaz kılmayanın dinden çıkıp kâfir olduğuna hükmetmişlerdir. Demek namazı terk etmenin hükmü şöyledir: Namazı küçümseyerek ve ehemmiyet vermeyerek terk eden ittifakla kâfir olur. Ebedi olarak cehennemde kalır ve cennet kendisine haram olur. Küçümseme olmaksızın, tembellik gibi bir sebeple namazı terk edenler hakkında ise ihtilaf vardır. Üç mezhebe göre, iman dairesinden çıkmamakla beraber büyük bir günah işlemektedir. Hanbelî Mezhebine göre ise, bu kişi dinden çıkmakta ve kafir olmaktadır ki, isimlerini saydığımız birçok sahabe ve âlim de Ahmed İbn-i Hanbel hazretlerinin görüşündedir. Şimdi ey namazını kılmayan kişi! Bütün bunları duyduktan sonra hala namaz kılmamaya devam mı edeceksin? Yoksa hemen tövbe edip namaza mı başlayacaksın? Gel, ikinci yolu seç ve Allah’a tövbe ederek namaza başla. Yoksa ölüm gelip çattığında pişmanlığın öyle büyük olur ki, akıl ve hayal tasavvurundan aciz kalırlar. Hem sakın deme: “Ben de herkes gibiyim. Namaz kılmayan tek ben değilim ki. Eğer ceza varsa hepimize var.” Sakın böyle deme, çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Hiçbiri kabirde yardımına gelemez. Hem herkesle musibette beraber olmakla oluşan teselli, kabrin öbür tarafında pek esassızdır. Yani sana kabirde veya cehennemde azap edilirken, kendisine azap edilen başkalarına bakarak teselli bulamazsın. Hem kendini sakın başıboş zannetme. Zira şu dünya misafirhanesine, hikmet nazarıyla baksan, hiçbir şeyi nizamsız, gayesiz göremezsin; sen nasıl nizamsız ve gayesiz olabilirsin?