4 Ağustos 2011 Perşembe

Söz Taşımanın Zararı

http://sabrikontek.azbuz.com :}Doğru olarak söz taşımak da nemime [koğuculuk] olur. Yalan katılırsa iftira da olur. Koğuculuk günahtır. Ahirette cezası ağır olduğu gibi, dünyada da insanların aralarının açılmasına sebep olur. Onun için "Taş taşı da, söz taşıma" derler. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Hasetçi, koğucu ve falcı benden değildir.) [Taberani]

(En kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır.) [Taberani]

(Koğuculuk yapan melundur.) [İ.Maverdi]

(Söz taşıyan helalzade değildir.) [Hakim]

(Söz taşıyan, veled-i zina veya zina karışıklığı bulunan soysuz kimsedir.) [Beyheki]

(Koğucu, kıyamette maymun suretinde haşrolunur.) [R.Nasıhin]

(Söz taşıyan Cennete girmez.) [Buhari]

Bu hadis-i şeriflerde geçen (Cennete giremez), (Benden değil) demek, "Tevbe edip helalleşmeden ölen, cezasını çekmeden Cennete giremez" manasındadır. Eğer affa veya şefaate uğrarsa veya sevapları çok olur, günahlarından fazla gelirse Cennete girer. Değilse, cezasını çeker. Ehl-i sünnet itikadında, günah işleyene kâfir denmez.

Her doğru söylenmez. Laf taşırken doğru söylenmiş olabilir, ama bu doğruyu söylemek de büyük günahtır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Koğuculuk, kabir azabına sebep olur.) [Beyheki]

(Allahü teâlâ laf taşıyanın kabrinde bir ateş musallat eder. O ateş onu kıyamete kadar yakar.) [Şir’a]

Resulullah efendimiz, iki kabre uğradı. (İkisi de azaptadır. Biri, elbisesini idrardan korumaz, diğeri ise koğucu idi) buyurdu. (Şir’a)

Salih bir zat, kendisine söz getirene dedi ki:
(Bize üç kötülük getirdin. Sevdiğim kimseyi bana düşman etmek istiyorsun. Huzurlu kalbimi karıştırdın. Benim yanımda âdil, iyi biri idin, kendini fasık, kusurlu yaptın.)

Koğuculuk afetinden kurtulmak için, söz getirene karşı şu altı şeyi yapmak gerekir:
1- Ona inanmamalı. Çünkü söz getiren fasıktır. (Fasıka inanılmaz. Sözü ile hareket edilmez. Koğucunun sözlerini kabul etmek, koğuculuktan daha kötüdür) buyurulmuştur.

2- Onu bu münkerden nehyetmeli. Çünkü Allahü teâlâ (Münkerden nehyet) buyurdu. (Lokman 17)

3- Onu sevmemeli! Çünkü söz taşımak günahtır. Günahkâr sevilmez. Onu düşman bilmeli!

4- Söz getirdiği kimseye acaba hakikaten söylemiş mi diye suizanda bulunup da ona kötü gözle bakmamalı! Çünkü suizan haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Suizan etmeyin! Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi çekiştirmeyin, kardeş gibi birbirinizi sevin!) [Müslim]

5- Getirilen sözün doğru olup olmadığını araştırmamalı! Çünkü tecessüsü, günahları araştırmayı, Allahü teâlâ yasak etmiş, (Birbirinizin kusurunu araştırmayın) buyurmuştur. (Hucurat 12)

6- Getirilen söz hakkında kimseye bir şey söylememeli! Eğer söylenirse, başkasının perdesi yırtılmış, günahı meydana çıkarılmış olur. Kusurları gizlemeli, açığa vurmamalı. Çünkü hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Arkadaşının kötülüğünü gizleyenin kusurları, kıyamette gizlenir.) [Taberani]

(Arkadaşının aybını görmeyip gizleyen, Cennete gider.) [Taberani]

(Arkadaşının aybını açığa vuranın aybı açığa çıkar. Hatta evinde bile rezil olur.) [İbni Mace]

(Müslümanın aybını araştıran, ona kötülük etmiş olur.) [Ebu Davud]

(Birini tevbe ettiği günahtan dolayı ayıplayan, aynı günaha maruz kalmadan ölmez.) [Tirmizi]

Görüldüğü gibi söz taşıyan kaç tane farzı terk ediyor ve kaç tane haram işlemiş oluyor.

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Oruç tutan irade kahramanları ve tutamayan mazeret masumları

Rabbimiz sonsuz merhamet sahibidir. Bütün sene boyunca verdiği nimetlerine karşı serbest bıraktığı biz kullarını, bir aylık oruç ibadetiyle mükellef kılmış, hem sıhhatlerini kazanmaları hem de sahip oldukları nimetlerin farkına varmaları için günahlarının affına sebep olacak bir irade imtihanına tüm kullarını tabi tutmuştur. Bu irade imtihanında zaaf göstermeyip oruçlarını tutanlar çok şey kazanırlar, hiçbir şey kaybetmezler. Tutmayanlar ise hiçbir şey kazanmazlar; ama ( ebedi hayatları adına ) çok şey kaybederler. Bunun için nefse ve şeytana uymayan irade kahramanları, Ramazan-ı Şerifin şanına ait hürmeti çiğnemeyerek tüm Müslümanlarla birlikte oruç tutarlar, yine herkesle birlikte iftar eder,bayrama ulaşırlar..Böylece bir aylık irade imtihanından yüz akıyla çıkar,şükür duyguları içinde hep birlikte bayram yaparlar..

Bununla beraber, yine sonsuz merhamet ve şefkatin sahibi Rabb’imiz, kullarının oruç tutamayacak derecede mazereti olanlarını da ayırır, onlara oruçlarını ileride özürleri geçince tutma izni de verir.

- Kimler Ramazan’da herkes oruçlu iken oruçlarını tehir etme iznine sahip olan mazeretli masumlar? Bunları kısaca şöyle sıralayabiliriz.

1- En başta oruç tutacak yaşa erişmemiş küçük çocuklar: Bunlar erginlik yaşına ulaşmadıkça oruç tutmakla yükümlü olmazlar. Tutarlarsa sevabı, onları alıştıranlara da şamil olur. Mükellefiyet yaşının son sınırı, on beş yaş denmişse de esas yükümlülük, kızlarda özel hal, erkek çocuklarda ihtilam olma durumunun başlamasıyla kesinleşmiş olur. Bu tespitler yapılamazsa on beş yaş son mükellefiyet yaşı olarak kabul edilir.

2- Oruç tutma gücünü kendinde bulamayan yaşlılar: Bunlar oruç tutmaları halinde halsizlikleri daha da artarak zor durumda kalacaklarsa tutmazlar. Bu yaşlıların maddi imkanı müsait olanları, tutamadıkları her oruç başına birer fitre verirler yoksula. Oruçlarını yoksula verdikleri bu fitre miktarı fidyelerle tutmuş sayılarlar. Her oruç başına bir fitre veremeyecek durumda olanlardan ise Rabb’imiz onu da bağışlar, borçlu da kalmazlar.

3- Yaşlı değil, fakat hasta olanlar: Oruç tutacak olurlarsa hastalıkları fazlalaşacak, sıhhatleri daha da bozulacaksa sıhhatine kavuşunca tutmaya niyet ederek beklerler. İyileşince tutarlar..

4- Hamile hanımlar: Taşıdıkları çocuklarına bir zarar geleceğini düşünüyorlarsa doğumdan sonraki müsait devrede tutmaya niyet ederek oruçlarını tehir ederler.

5- Doğumdan sonra çocuk emdirmekte olan anneler: Oruçlu iken sütün azalacağını, emen çocuğun ya da annenin zarar göreceğini düşünüyorlarsa oruçlarını tehir eder, sonra tutarlar.

6- Her ay belli günlerdeki özürleri başlamış bulunan hanımlar : Bunlar da oruçlarını bu halleri başlayınca bırakırlar; bitince başlarlar. Bu özürlerini başlatmamak için önceden ilaç almaya mecbur değiller.

7- Seferde (yolcu) olanlar: Oruç günlerinde doksan kilometreden az olmayan yolculuğa çıkmış bulunanlar, tutarlarsa sevaplısını tercih etmiş olurlar, tutmazlarsa verilen ruhsattan istifade etmiş sayılırlar, vebale girmiş olmazlar.

Orucun ilk günlerinde en çok karşılaşılan unutarak oruç bozmanın hükmüne de kısaca bir işarette bulunalım:

- Oruç, sabaha karşı imsak dakikasının girmesiyle başlar, akşam da iftar dakikasının girmesiyle biter. Bu giriş ve çıkış sınırları içinde oruçlu bulunan insan, yeme, içme gibi orucu bozucu hallerden kesinlikle uzak durur. Ancak unutarak orucunu bozacak olursa hatırladığı anda hemen ağzındakini dışarıya çıkarır, orucuna yine devam eder. Çünkü Rabbimiz unutarak oruç bozmadan sorumlu tutmuyor kullarını. Ancak unutan insan nasıl olsa orucumu bozdum diyerek yemeye devam etmemeli, hemen ağzındakini çıkarıp orucunu sürdürmelidir. Hatırına geldiği halde orucum bozuldu diye yemeye devam eden adam, o orucu sonra tekrar tutmaya mecbur olur. Hatta keffaret cezası gerekir diyenler bile vardır. Onun için dikkatli olunmalıdır.

31 Temmuz 2011 Pazar

Oruç tutmaya hazır mıyız?

Oruç tutmaya hazır mıyız?



Orjinal Boyutunda Açmak İçin ( 800x600 ve 89KB ) Buraya Tıklayın



Recep, Şaban derken aylardır yolunu beklediğimiz aziz misafirimiz Ramazan ayı evlerimize gelmek üzere.

Pazarı pazartesiye bağlayan gece sahura kalkıyoruz. Bu yazımızı sizlerden gelen, oruçla alakalı soruların cevaplarına ayırıyoruz.

Ramazan'a hazır mısınız?

Ramazan'a ne kadar hazırsınız?

Günler ne çabuk geçti değil mi? Recep, Şaban, Regaib, Miraç, Berat derken on bir ayın sultanı Ramazan ufukta görüldü. Rabbimize binlerce hamdüsena olsun, bu sene de Ramazan'a kavuşmak üzereyiz. Bu pazarı pazartesiye bağlayan gece sahura kalkacağız.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir hadislerinde Ramazan orucunu tutan kimselerin geçmiş günahlarının affolunacağını ve cennete özel bir kapıdan alınacağını şu ifadeleriyle müjdeliyor: "Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan, kıyamet gününde (cennete) yalnız oruçlular girer." (Müslim, Sıyâm, 166) İnşallah hepimiz oruçlarımızı sadece midemize değil, dilimize, kulağımıza ve ağzımıza da tutturarak ve bu mübarek günlerde ihtiyaç sahiplerini de unutmayarak bu müjdeye nail oluruz.
Oruç tutmak kimlere farzdır?

Dinimiz, emir ve yasakların yapılmasını istediği kimselerde birtakım şartlar arar. Bu anlamda diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetinde de belli başlı özelliklere sahip olan kimseler mükellef tutulmuştur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Müslüman olmak, ergen çağında ve akıllı olmak, oruç tutmaya güç yetirmek ve yolcu olmamak.

Namaz kılmayan kimsenin orucu geçerli olur mu?

Namaz kılmamak büyük günahlardan olsa da, orucu bozmadığından veya oruç tutmanın bir şartı olmadığından namaz kılmayanın tuttuğu oruç elbette geçerlidir.

Başı açık bayan oruç tutabilir mi?

Dinimizde ibadetlerin yapılış şartları bellidir. Oruç tutmak için başın kapalı olması gibi bir şart yoktur. Başı açık bir bayan elbette oruç tutabilir, her türlü ibadetini yapabilir. Bu ibadetlerin sevabını da alır. Baş açmanın günahı ayrıdır. Bir ibadeti yerine getirmemenin günahı, başka bir ibadetin sevabını kazanmaya engel olmaz. Ancak namaz esnasında başın örtülmesi mutlaka gereklidir.

Kadınlar özel günlerinde oruç tutabilir mi?

Hayız ve nifas halinde olan hanımlar, bazı ibadetlerden muaf tutulmuştur. Böyle bir durumdaki hanım oruç tutmaz, namaz kılmaz. Tutamadığı gün sayısınca başka zaman orucunu kaza eder.

Oruç tutmaya engel olan hastalıklar nelerdir?

Oruç tutmaya mani olan hastalıkları şöyle özetleyebiliriz:

1. Tedavisi mümkün olmayan birtakım ağır hastalıkların yanı sıra meşakkatli tedavi gerektiren kanser gibi ya da geçirilen ameliyatın ardından ilaç kullanmayı ve iyi beslenmeyi gerektiren hastalıklar.

2. Devamlı ilaç kullanması gereken, mesela kalp, böbrek, karaciğer hastaları ile diyabet hastaları.

3. Şiddetli ağrılı hastalıkları sebebiyle ilaç kullanması lazım gelen kimseler; örneğin ülseri ya da diğer sancılı hastalıkları olan şahıslar.

4. Mevcut bir hastalığının oruç sebebiyle ağırlaşabileceğinden ya da sıhhatinin bozulabileceğinden endişe edilen hastalar. Misal tüberküloz ve diğer ateşli hastalıklar.
Yukarıdaki dört grubun son ikisine girenler, hastalıkları iyileşince doktora danışarak oruç tutabilirler. İlk iki gruptakiler hayatları boyunca oruç tutamayabilirler ve bu durumdan dolayı fidye vermeleri gerekir.

Yaşlılık sebebiyle oruç tutamayanlar ne yaparlar?

Dinimiz, oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimselere ruhsat tanımış, tutamadıkları her gün için bir fakir doyurmak (fidye) suretiyle onları bu ibadetten muaf tutmuştur.

Denize girmek orucu bozar mı?

Denize, göle veya nehre girmek orucu bozmaz. Fakat buralarda istemeden de olsa ağız ve burundan su girerse yani su yutulursa oruç bozulur. Sonradan bu orucun kazası gerekir. Bu durumda oruçluyken eğer bir zaruret yoksa bu tür fiillerden uzak kalmak gerekir.

Oruç tutmayıp yerine fidye versek olmaz mı?

Ramazan ayına giren akıl-bâliğ mümin bir kimseye oruç tutmak farzdır. Ancak Ramazan'da oruç tutmasına mani olacak hastalığı veya seferi olması gibi bir mazereti olanlar, tutamadığı gün sayısınca, daha sonra bu oruçlarını kaza edecektir. Ancak oruç tutmaya hiçbir şekilde güç yetiremeyecekse, o zaman tutamadığı her bir gün için fidye verir.

Öyleyse, oruç için edaya veya kazaya güç yetirebilen bir kimse fidye vererek oruç borcundan kurtulamaz.
Fidye vermesi caiz olanlar, şimdi veya daha sonra oruç tutmaya imkânı olmayan kimselerdir. Bunlar çok yaşlılar ile artık iyileşme imkânı kalmayan hastalardır. Yoksa hamilelik, çocuk emzirme, geçici hastalık, yolculuk gibi durumlar oruç tutmamak için birer özürse de, fidye vermek için özür değildir. Bu kişiler ilk fırsatta oruçlarını kaza etmekle yükümlüdür.

Son söz; orucu tutmamak için mazeret üretmek yerine, onu tutmak için vesileler arayalım. Bütün okurlarımıza hayırlı Ramazanlar diliyoruz.

RAMAZAN'I BUGÜN'DEN TAKİP EDİN

Bu sene de sizin için beğeneceğinizi umduğumuz dolu dolu bir Ramazan sayfası hazırladık. Sayfamıza her gün bir sahabi efendimizi konuk edecek, onların örnek hayatlarından kesitler sunacağız. Bununla birlikte sayfamızı renklendirecek olan "bir dua", "altın öğütler", "hadis bahçesi" ve "bir nükte" köşelerimiz eminiz size farklı bir
Ramazan yaşatacak.

Evet, Ramazan'a sayılı günler kaldı. İçimiz kıpır kıpır, dört gözle misafirimizi bekliyoruz. Artık bundan sonra bir ay boyunca, bütün hüzün ve sevinçlerimiz içinde cennet kokulu bir güzellik var. Seni seviyoruz ey Ramazan! Bu yıl da hoş geldin evimize, sokağımıza, şehrimize, ülkemize ve dünyamıza.

TEFEKKÜR ATLASI

Bakmakla görmek, görmekle anlamak aynı şey değil

Her bakanın görmesi gerekmediği gibi, her görenin gördüğünü mutlaka anlaması gerekmiyor. Bu durum, insanlarla diğer canlılar arasında geçerli olduğu gibi, insanların kendi aralarında da geçerlidir. Bizim gördüğümüz her şeyi, beş duyu sahibi bütün canlılar görebiliyorlar. Fakat bizim anladıklarımızı anlamıyorlar, ne olduklarını bilemiyorlar.

BAŞ GÖZÜ MÜ, KALP GÖZÜ MÜ?

Aynı şekilde insanlar, çoğu zaman aynı şeyleri görüyorlar ama gördüklerine aynı manaları yükleyemiyorlar. Keza görmenin de çeşitleri ve buutları var. Basar maddeyi, basiret manayı ve hakikati görüyor. Baş gözü eşyayı, kalp gözü hakikati görüyor. Her ikisiyle bakabilenler, eşyayı ve hakikati beraber görüyorlar.

BİR DUA

Ramazan'dan istifade etmemizi nasip eyle

Allah'ım! Peygamber Efendimiz, Ramazan'la alakalı, "Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder" buyuruyor. N'olursun Ya Rabbi Ramazan vesilesiyle bize rahmetinle muamele edip günahlarımızı affeyle. Bu bereketli zaman dilimini dolu dolu yaşayıp ondan hakkıyla istifade etmeyi hepimize nasip eyle.

BİR TAVSİYE

Ramazan'da sadece mideniz oruç tutmasın

Önümüzdeki pazartesi günü oruçlu olacağız. Şükürler olsun bu sene de Ramazan'a kavuşmak üzereyiz. Bu vesileyle küçük bir hatırlatmada bulunalım. Ramazan'da orucu sadece midemize tutturmayalım. Gözümüze, dilimize, ayaklarımıza da tutturalım. Gözümüz harama bakmasın, dilimiz haram söylemesin, ayaklarımız harama gitmesin.

ÖRNEK HAYATLAR

Ramazan'da şeytanlar nasıl zincire vuruluyor?

Peygamber Efendimiz (s.a.s), "Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır. Ramazan'da şeytanlar zincire vurulur" buyuruyor. (Buhari, Savm, 5) Peki şeytanlar zincire vuruluyorsa, bazı insanlar Ramazan'da niçin ve nasıl günaha girebiliyor, şeytanın yolundan gidebiliyor?

ZİNCİR MESAFESİNE GİRME!

Cevabını bir mana büyüğü kendine has sempatik anlatımıyla şöyle izah ediyor: "Bizim köyde köpekler vardır. Evin önündeki bahçeye geceleri salarız ki, hırsız-uğursuz girdiğinde kovalasın diye... Gündüzleri de belli bir ip uzunluğu bırakıp bir kazığa bağlarız.

Şimdi sen bahçeye gelsen, eve doğru yürüsen sana asla ulaşamaz. En fazla havlar durur. Ama gidip onun yanına yanaşsan ne yapar! Tabii ki ısırır. Yani o insanlar, şeytanın "zincir mesafesine" giriyor. Sen zincir mesafesini korumaz, köpeğin burnunun dibine kadar sokulursan; şeytan da Ramazan falan dinlemez seni ısırır!"

Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allahu Teala, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar. (Müslim, sıyâm 167-168)

Oruç tutmaya hazır mıyız?
--------------------------------------------------------------------------------

Oruç tutmaya hazır mıyız?



Küçük Boyutta Görmek için Buraya Tıklayın



Recep, Şaban derken aylardır yolunu beklediğimiz aziz misafirimiz Ramazan ayı evlerimize gelmek üzere.

Pazarı pazartesiye bağlayan gece sahura kalkıyoruz. Bu yazımızı sizlerden gelen, oruçla alakalı soruların cevaplarına ayırıyoruz.

Ramazan'a hazır mısınız?

Ramazan'a ne kadar hazırsınız?

Günler ne çabuk geçti değil mi? Recep, Şaban, Regaib, Miraç, Berat derken on bir ayın sultanı Ramazan ufukta görüldü. Rabbimize binlerce hamdüsena olsun, bu sene de Ramazan'a kavuşmak üzereyiz. Bu pazarı pazartesiye bağlayan gece sahura kalkacağız.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.), bir hadislerinde Ramazan orucunu tutan kimselerin geçmiş günahlarının affolunacağını ve cennete özel bir kapıdan alınacağını şu ifadeleriyle müjdeliyor: "Cennette Reyyan denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan, kıyamet gününde (cennete) yalnız oruçlular girer." (Müslim, Sıyâm, 166) İnşallah hepimiz oruçlarımızı sadece midemize değil, dilimize, kulağımıza ve ağzımıza da tutturarak ve bu mübarek günlerde ihtiyaç sahiplerini de unutmayarak bu müjdeye nail oluruz.
Oruç tutmak kimlere farzdır?

Dinimiz, emir ve yasakların yapılmasını istediği kimselerde birtakım şartlar arar. Bu anlamda diğer ibadetlerde olduğu gibi, oruç ibadetinde de belli başlı özelliklere sahip olan kimseler mükellef tutulmuştur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz: Müslüman olmak, ergen çağında ve akıllı olmak, oruç tutmaya güç yetirmek ve yolcu olmamak.

Namaz kılmayan kimsenin orucu geçerli olur mu?

Namaz kılmamak büyük günahlardan olsa da, orucu bozmadığından veya oruç tutmanın bir şartı olmadığından namaz kılmayanın tuttuğu oruç elbette geçerlidir.

Başı açık bayan oruç tutabilir mi?

Dinimizde ibadetlerin yapılış şartları bellidir. Oruç tutmak için başın kapalı olması gibi bir şart yoktur. Başı açık bir bayan elbette oruç tutabilir, her türlü ibadetini yapabilir. Bu ibadetlerin sevabını da alır. Baş açmanın günahı ayrıdır. Bir ibadeti yerine getirmemenin günahı, başka bir ibadetin sevabını kazanmaya engel olmaz. Ancak namaz esnasında başın örtülmesi mutlaka gereklidir.

Kadınlar özel günlerinde oruç tutabilir mi?

Hayız ve nifas halinde olan hanımlar, bazı ibadetlerden muaf tutulmuştur. Böyle bir durumdaki hanım oruç tutmaz, namaz kılmaz. Tutamadığı gün sayısınca başka zaman orucunu kaza eder.

Oruç tutmaya engel olan hastalıklar nelerdir?

Oruç tutmaya mani olan hastalıkları şöyle özetleyebiliriz:

1. Tedavisi mümkün olmayan birtakım ağır hastalıkların yanı sıra meşakkatli tedavi gerektiren kanser gibi ya da geçirilen ameliyatın ardından ilaç kullanmayı ve iyi beslenmeyi gerektiren hastalıklar.

2. Devamlı ilaç kullanması gereken, mesela kalp, böbrek, karaciğer hastaları ile diyabet hastaları.

3. Şiddetli ağrılı hastalıkları sebebiyle ilaç kullanması lazım gelen kimseler; örneğin ülseri ya da diğer sancılı hastalıkları olan şahıslar.

4. Mevcut bir hastalığının oruç sebebiyle ağırlaşabileceğinden ya da sıhhatinin bozulabileceğinden endişe edilen hastalar. Misal tüberküloz ve diğer ateşli hastalıklar.
Yukarıdaki dört grubun son ikisine girenler, hastalıkları iyileşince doktora danışarak oruç tutabilirler. İlk iki gruptakiler hayatları boyunca oruç tutamayabilirler ve bu durumdan dolayı fidye vermeleri gerekir.

Yaşlılık sebebiyle oruç tutamayanlar ne yaparlar?

Dinimiz, oruç tutamayacak kadar yaşlı olan kimselere ruhsat tanımış, tutamadıkları her gün için bir fakir doyurmak (fidye) suretiyle onları bu ibadetten muaf tutmuştur.

Denize girmek orucu bozar mı?

Denize, göle veya nehre girmek orucu bozmaz. Fakat buralarda istemeden de olsa ağız ve burundan su girerse yani su yutulursa oruç bozulur. Sonradan bu orucun kazası gerekir. Bu durumda oruçluyken eğer bir zaruret yoksa bu tür fiillerden uzak kalmak gerekir.

Oruç tutmayıp yerine fidye versek olmaz mı?

Ramazan ayına giren akıl-bâliğ mümin bir kimseye oruç tutmak farzdır. Ancak Ramazan'da oruç tutmasına mani olacak hastalığı veya seferi olması gibi bir mazereti olanlar, tutamadığı gün sayısınca, daha sonra bu oruçlarını kaza edecektir. Ancak oruç tutmaya hiçbir şekilde güç yetiremeyecekse, o zaman tutamadığı her bir gün için fidye verir.

Öyleyse, oruç için edaya veya kazaya güç yetirebilen bir kimse fidye vererek oruç borcundan kurtulamaz.
Fidye vermesi caiz olanlar, şimdi veya daha sonra oruç tutmaya imkânı olmayan kimselerdir. Bunlar çok yaşlılar ile artık iyileşme imkânı kalmayan hastalardır. Yoksa hamilelik, çocuk emzirme, geçici hastalık, yolculuk gibi durumlar oruç tutmamak için birer özürse de, fidye vermek için özür değildir. Bu kişiler ilk fırsatta oruçlarını kaza etmekle yükümlüdür.

Son söz; orucu tutmamak için mazeret üretmek yerine, onu tutmak için vesileler arayalım. Bütün okurlarımıza hayırlı Ramazanlar diliyoruz.

RAMAZAN'I BUGÜN'DEN TAKİP EDİN

Bu sene de sizin için beğeneceğinizi umduğumuz dolu dolu bir Ramazan sayfası hazırladık. Sayfamıza her gün bir sahabi efendimizi konuk edecek, onların örnek hayatlarından kesitler sunacağız. Bununla birlikte sayfamızı renklendirecek olan "bir dua", "altın öğütler", "hadis bahçesi" ve "bir nükte" köşelerimiz eminiz size farklı bir
Ramazan yaşatacak.

Evet, Ramazan'a sayılı günler kaldı. İçimiz kıpır kıpır, dört gözle misafirimizi bekliyoruz. Artık bundan sonra bir ay boyunca, bütün hüzün ve sevinçlerimiz içinde cennet kokulu bir güzellik var. Seni seviyoruz ey Ramazan! Bu yıl da hoş geldin evimize, sokağımıza, şehrimize, ülkemize ve dünyamıza.

TEFEKKÜR ATLASI

Bakmakla görmek, görmekle anlamak aynı şey değil

Her bakanın görmesi gerekmediği gibi, her görenin gördüğünü mutlaka anlaması gerekmiyor. Bu durum, insanlarla diğer canlılar arasında geçerli olduğu gibi, insanların kendi aralarında da geçerlidir. Bizim gördüğümüz her şeyi, beş duyu sahibi bütün canlılar görebiliyorlar. Fakat bizim anladıklarımızı anlamıyorlar, ne olduklarını bilemiyorlar.

BAŞ GÖZÜ MÜ, KALP GÖZÜ MÜ?

Aynı şekilde insanlar, çoğu zaman aynı şeyleri görüyorlar ama gördüklerine aynı manaları yükleyemiyorlar. Keza görmenin de çeşitleri ve buutları var. Basar maddeyi, basiret manayı ve hakikati görüyor. Baş gözü eşyayı, kalp gözü hakikati görüyor. Her ikisiyle bakabilenler, eşyayı ve hakikati beraber görüyorlar.

BİR DUA

Ramazan'dan istifade etmemizi nasip eyle

Allah'ım! Peygamber Efendimiz, Ramazan'la alakalı, "Bu ayda Allah sizi kuşatıp rahmetini indirir. Günahları bağışlayıp, duaları kabul eder" buyuruyor. N'olursun Ya Rabbi Ramazan vesilesiyle bize rahmetinle muamele edip günahlarımızı affeyle. Bu bereketli zaman dilimini dolu dolu yaşayıp ondan hakkıyla istifade etmeyi hepimize nasip eyle.

BİR TAVSİYE

Ramazan'da sadece mideniz oruç tutmasın

Önümüzdeki pazartesi günü oruçlu olacağız. Şükürler olsun bu sene de Ramazan'a kavuşmak üzereyiz. Bu vesileyle küçük bir hatırlatmada bulunalım. Ramazan'da orucu sadece midemize tutturmayalım. Gözümüze, dilimize, ayaklarımıza da tutturalım. Gözümüz harama bakmasın, dilimiz haram söylemesin, ayaklarımız harama gitmesin.

ÖRNEK HAYATLAR

Ramazan'da şeytanlar nasıl zincire vuruluyor?

Peygamber Efendimiz (s.a.s), "Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır. Ramazan'da şeytanlar zincire vurulur" buyuruyor. (Buhari, Savm, 5) Peki şeytanlar zincire vuruluyorsa, bazı insanlar Ramazan'da niçin ve nasıl günaha girebiliyor, şeytanın yolundan gidebiliyor?

ZİNCİR MESAFESİNE GİRME!

Cevabını bir mana büyüğü kendine has sempatik anlatımıyla şöyle izah ediyor: "Bizim köyde köpekler vardır. Evin önündeki bahçeye geceleri salarız ki, hırsız-uğursuz girdiğinde kovalasın diye... Gündüzleri de belli bir ip uzunluğu bırakıp bir kazığa bağlarız.

Şimdi sen bahçeye gelsen, eve doğru yürüsen sana asla ulaşamaz. En fazla havlar durur. Ama gidip onun yanına yanaşsan ne yapar! Tabii ki ısırır. Yani o insanlar, şeytanın "zincir mesafesine" giriyor. Sen zincir mesafesini korumaz, köpeğin burnunun dibine kadar sokulursan; şeytan da Ramazan falan dinlemez seni ısırır!"

Allah rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allahu Teala, bu bir günlük oruç sebebiyle cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar. (Müslim, sıyâm 167-168)

Oruç tutmaya hazır mıyız?