18 Aralık 2014 Perşembe

NAMAZ KILINMASI MEKRUH VAKİTLER

Kerâhet Vakitleri Kısaca namazın ehemmiyeti Namaz kılmanın ne kadar önemli bir emr-i ilahi olduğu her Müslümanın bilgisi dahilindedir. Fakat namazın önemini tekrar hatırlatmak gerekirse şu birkaç hadis-i şerif dahi yeterli olacaktır. Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin, “İman ile küfür arasındaki fark, namazı kılıp kılmamaktır.”(Tirmizi) buyurmuş olması namazın önemini ortaya koymaktadır. (Bu hadis-i şerifi izah eden ehlisünnet alimleri farziyetini inkâr etmediği müddetçe namaz kılmayan birisi kâfir olmaz, demişlerdir.) Bir hadis-i şerifte ise namazı, vaktinde şartlarını tam yerine getirerek kılmanın kurtuluşunun vesilesi olduğu, namaz hususunda gereken ihtimamı göstermemesinin ise hüsrana uğramasına sebep olduğunu beyan sadedinde şöyle buyurulmuştur; “Kıyamet günü kulun ilk hesap konusu ve ilk gözden geçirilecek amel hanesi namazdır. Bu konudaki hesaplaşma iyi geçerse kul kurtulur, bozuk geçtiği takdirde ise aldanmış ve hüsrana uğramış olur.” (Taberani) Namazın önemini ortaya koymak açısından bu iki hadis-i şerif yeterli olacaktır. Mümin namazına ihtimam gösterir. Mümkün mertebe tam vaktinde eda etmeye çalışır. Fakat bazen gaflete düştüğü için ya da günümüz ulaşım şartları, ağır işlerde çalışmasının yoğunluğu/yorgunluğu yada başka sebeplerle namazını tam vaktinde kılamayabilir. Namazını vaktinde kılmayı kaçırmışsa kaza ederek, geciktirmişse de bir sonraki vaktin girmesine yani ezanının okunmasına kadar olan sürede eda edip, kılabilir. Malumdur ki bir namazın vakti (Sabah namazı hariç) diğer namazın vaktinin girişine kadardır. Mesela, öğle namazının vakti, ikindi namazına kadardır. Fakat bazı vakitlerde namaz kılmak mekruhtur ve bu vakitlerde (ikindi namazı hariç) namaz kılınmaz, kılınırsa iadesi gerekir. Bu yazımızdaki konumuzda budur işte; “Bu vakitler kaç tanedir? Hangi vakitlerdir? O vakitlere muhatab kalan müminler nasıl hareket etmelidir?” gibi soruların cevaplarını inceleyeceğiz. Mekruh vakitler Beş vakit vardır ki, onlara "mekruh vakitler" denir: Birincisi: Güneşin doğmasından bir mızrak boyu (beş derece) ki, memleketimize göre kırk ile elli dakika arasında bir zamanla yükselişine kadar olan zamandır. İkincisi: Güneşin yükselip de tam tepeye geldiği zeval anının bulunduğu vakittir. Bu da öğle namazından önceki kırk dakikalık bir zamandır. Üçüncüsü: Güneşin sararmasından ve gözleri kamaştırmaz bir hale gelmesinden itibaren batışı zamanına kadar olan vakittir. Bu da güneşin batmasından yani akşam namazından kırk beş dk. öncedir. Buraya kadar saydığımız, üç kerahet vaktinde ne kazaya kalmış farz namazlar, ne vitir gibi vacip olan namazlar, ne de önceden hazırlanmış bir cenaze namazı kılınabilir, ne de evvelce okunmuş bir secde ayeti için tilavet secdesi yapılabilir. Bunlar yapılsa iadeleri gerekir. Daha açık yazmamız gerekirse kısaca güneş doğarken, tepedeyken ve batarken namaz kılınmaz. Kılınması tahrîmen (harama yakın) mekruhtur. Bu husustaki bir hadis-i şerif şu şekildedir: “Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem, üç vakitte namaz kılmamızı ve cenazemizi defnetmemizi yasakladı. Bu vakitler: Güneş doğmaya başladığı andan yükselinceye kadar. Öğleyin güneş tepe noktasına gelince, batıya meyledinceye kadar. Güneş batmaya meylettiği andan batıncaya kadar. (1) Hadiste zikredilen üç vakit, gündüzün uzunluk ve kısalığına göre değişmekle birlikte, yaklaşık olarak kırk beşer dakikalık sürelerdir. Bu vakitlerde namaz kılınması, yer verdiğimiz hadis ve aynı anlamda olan daha başka hadisler dolayısıyla mekruh görülmüştür. Ölçü ve akılda tutulması gereken bir not olarak şunu da belirtmek isteriz; Bir kimsenin ikindi namazını kerahet vaktine bırakmaması esastır. Fakat her nasılsa kerahet vaktine kalmışsa, güneş batıncaya kadar ikindi namazını yine de mutlaka kılmalıdır. Çünkü namazı kerahet vaktine bırakmak mekruh, kazaya bırakmak ise haramdır. Dördüncüsü: Fecri Sadıkın doğmasından güneşin doğacağı zamana kadar olan vakittir. Beşincisi: İkindi namazı kılındıktan sonra güneşin batmasına kadar olan vakittir. Ayrıca, zikredilen ilk üç vakitte nafile namazda kılınmaz. Ancak kılınacak olsa kerahetle caiz olur ve iadesi gerekmez. Çünkü bu kerahet nafile namazların sıhhatli olmasına engel değildir. Bununla beraber bu vakitlerden birine rastlayan bir nafile namazı kerahet vaktinden sonra onu kaza etmek daha faziletlidir. Bu üç vakit ateşe tapanların ibadet zamanıdır. Onlara benzemekten kaçınmak, İslam için saygının gereğidir. Kerâhet vaktinde kılınan farz namaz geçerli değildir. Nâfileler sahih olsa da, usûlen mekruh olur. Bu üç vakitte başlanan nâfileleri bozmalı, ancak başka bir zamanda kazâ etmelidir. Akşam kerâhat vaktinde ikindi namazının farzı hariç, bir farz namaz kılınsa dahi sahih (doğru) olmaz. Bu yüzden kerâhat vaktinde kılınan farz namazın, kerâhat vakti çıktıktan sonra o namazın tekrar kılınması daha doğru olur. Tilavet secdesi vaciptir ve kerahat vakti kılınmaz. Kılınsa dahi sahih değildir. Kısacası kerâhat vakti hiçbir şekilde namaz ve secde yapılmaz. Yalnızca o günün ikindi namazının farzına izin vardır. Bilinmesi gerekenler Diğer iki (dördüncü ve beşinci)kerahet vakitlerinde ise nafile namaz kılmak mekruhtur. Farz ve vacip namaz mekruh değildir. Cenaze namazı ve tilavet secdesi de mekruh değildir. Bu iki vakitten birinde başlanmış olan bir nafile namazı, kerahetten kurtulması için bozulmuş olursa, sonradan onu kaza etmek gerekir. Güneşin batışı halinde yalnız o günün ikindi namazı kılınabilir. Fakat diğer bir günün kazaya kalmış olan ikindi namazı kılınmaz. Çünkü kâmil bir vakitte vacip olan bir ibadet, nakıs olan (keraheti bulunan) bir vakitte kaza edilemez. Kerahet vakti ise ibadetlerin noksanlığına sebeptir. Güneşin doğuşuna rastlayan her hangi bir namaz ise bozulmuş olur. Bunun için bir kimse daha ikindi namazını kılmakta iken güneş batsa namazı bozulmaz. Fakat sabah namazını kılmakta iken güneş doğsa, namazı bozulur. Çünkü birinci halde, yeni bir namaz vakti girmiş olur. İkinci halde ise, namaz vakti çıkmış; fakat yeni bir namaz vakti girmemiş olur. Tam zeval anına rastlayan bir namaz farz veya vacip ise bozulur; eğer nafile ise mekruh olmuş olur. Yalnız İmam Ebu Yusuf’a göre Cuma günü zeval vaktinde nafile namaz kılınması caizdir ve keraheti yoktur. Zeval vakti son bulup da güneş batıya doğru yönelmeye başlayınca artık ittifakla kerahet vakti çıkmış olur. Kerahet vaktinde okunan bir secde ayetinden dolayı secde yapılabilir. Ancak kerahet vaktinden sonraya bırakmak daha faziletlidir. Yine kerahet vakitlerinden birinde hazırlanmış olan bir cenazenin namazı o vakitte kılınabilir. Öyle ki faziletli olan bu namazı geciktirmeyip hemen kılmaktır. Çünkü cenazelerde acele etmek menduptur. Güneşin batışından sonra, daha akşam namazının farzını kılmadan nafile namaz kılmak mekruhtur. Çünkü akşam namazı geciktirilmiş olur. Oysaki akşam namazında acele etmekte fazilet vardır. Cuma günü imam hutbeye çıktıktan sonra veya ikamet getirildikten sonra namaza başlamak mekruhtur. İki bayram namazından önce ve bayram hutbeleri arasında ve bu hutbelerden sonra bayram namazı kılınan yerde nafile namaz kılmak mekruh olduğu gibi, güneş tutulması, yağmur duası ve hac hutbeleri arasında da mekruhtur. Bu hutbeleri dinlemek lazımdır. Mekruh olmayan bir vakitte başlanmış olan nafile bir namaz bozulmuş olsa, (bunu kaza etmek vacip olduğundan) ikindi namazından sonra güneşin batışına kadar ve fecrin doğuşundan sonra güneşin bir mızrak boyu yükselmesine kadar kaza edilmez, mekruhtur. Bununla beraber kaza edilse sahih olur. Diğer kerahet vakitleri de böyledir. Ancak başta sıralanan ilk üç kerahet vakti böyle değildir. Onların birinde kaza edilmesi sahih olmaz; yeniden kaza edilmesi gerekir. Bir namaz kılınırken diğer namazın vakti girse, bu namaz tamamlanır ve eda edilmiş sayılır. Ancak sabah namazı kılarken vakti çıkmışsa, bunu yeniden kılmak gerekir. NOT: 1. Müslim, Müsâfirîn 293; Ebû Dâvud, Cenâiz 55; Tirmizî, Cenâiz 41, Nesâî, Mevâkît 31. Konuyla ilgili diğer hadisler ve açıklamalar için bk. İbrahim Canan, Hadis Ansiklopedisi, c.7, s. 427-446.