25 Haziran 2015 Perşembe

Oruç Tutun ki Sakınasınız…

Allah Azimüşşan ayet-i kerime ile Ramazan orucunu farz kıldığını beyan ediyor: “Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı ki, Allah'a karşı takvalı olun. Oruç size sayılı günlerde farz kılındı. (Bu günlerde) İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayan (iyileşme umudu olmayan hastalar ve çok yaşlı kimseler), bir düşkünü doyuracak kadar fidye verir. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır. O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayıracak olan, hidayet rehberi ve deliller halinde bulunan Kur'ân onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya şahit olursa onda oruç tutsun. Kim de hasta, yahut yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diler zorluk dilemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı tekbir etmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.” (Bakara, 183-185) Allah-u Zülcelâl ayette, “Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, ” buyurmasından anlaşılıyor ki oruç ibadeti, daha önceki ümmetlere de emredilmiştir. Oruç tutmak İslam’dan önce, evvelki Peygamberlerin; Hz. Musa ve Hz. İsa’nın getirdiği şeriatlarda da vardı. Allah-u Zülcelâl’in “Bugün size dininizi kemale erdirdim; üzerinize nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğendim…” buyurduğu İslam dininde de Ramazan orucu tutmak farz kılınmıştır. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, İslam’ın beş şartını bildirdiği hadis-i şerifinde Ramazan orucunu da zikretmiştir: “İslam beş esas üzerine bina edilmiştir: Allah”tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in O’nun kulu ve Resulü olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, Ramazan orucu tutmak." (Tirmizi, İman, 3) Ramazan ayı dışındaki günlerde oruç tutmak sevaptır ama tutulmadığı zaman günahı yoktur. Farz olan Ramazan orucunu tutmanın sevabı çok büyüktür; mazeretsiz tutmamanın da cezası çok büyüktür. Geçerli özrü olmadığı halde Ramazan ayında oruç tutmayan bir kişi bunu daha sonra kaza etse de zamanında tutmamanın günahı üzerinden kalkmaz. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: “Mazereti olmadan, Ramazan’da bir gün oruç tutmayan kimse, bir sene boyu oruç tutsa dahi (Ramazan Ayında tutulan orucun) yerini tutamaz.”(İbni Mâce, Sıyam: 14) Bu sebeple Ramazanda oruç tutmamış kişiler borcunu kaza etmenin dışında çok tevbe etmeli ve bu günahını affettirecek salih ameller işlemelidir. Rabbimizin, Ayet-i kerimenin devamındaki “Oruç size de farz kılındı ki, Allah'a karşı takvalı olun,” buyurması ise orucun takvalı olmaya yardımcı olduğunu haber vermektedir. Takva, kalpte Allah'a karşı büyük bir haşyet, tazim ve saygı olması demektir. Kişinin kalbinde böyle bir ürperiş, Allah'ın büyüklüğünü idrak ve Ona karşı hürmet hissi olursa o kişinin azaları günah işlemekten çekinir. Oruç tutmanın takvalı olmaya çok faydası vardır. Çünkü oruç, kişinin Allah'ın nimetlerine ne kadar muhtaç olduğunu hissetmesini sağlar. Allah'ın nimetlerini yiyip içerek tok gezen bir insan, bu rahat halini Allah'a borçlu olduğunu unutur; Allah'ın hakkı olan kulluğu yerine getirmeye üşenir. Bu sebeple nefsin muhtaçlığını kabul etmesi ve Allah'a boyun eğmesi için biraz açlığı tatması lazımdır. Oruç nefsin ve şeytanın dolaştığı kan damarlarını büzüştürür. Bu sayede nefsin şehvet, öfke ve gurur gibi kuvvetleri kırılır. Oruçla aç ve susuz kalan, gücü ve gururu kırılan nefis kolay boyun eğer. Çünkü şımaracak ve baş kaldıracak gücü kalmamıştır. Ramazanda oruç tutumuz zaman ibadet etmek ve Kuran-ı Kerim okumak bize daha kolay gelir. Çünkü tokluk insanı gaflete sürükler; açlık ise Allah'ın huzurunda olduğumuzu düşünmemizi kolaylaştırır. Orucun manevi hayatımıza çok faydası olduğu gibi, Allah-u Zülcelal oruca çok büyük mükafatlar vaad etmiştir. Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem Kudsi hadiste haber veriyor: “Âdemoğlunun işlemiş olduğu her iyilik ve ibadet, sevap bakımından on katından yedi yüz katına, Allah’ın dilediği sayıya kadar artar. “Allah buyuruyor ki: ‘Ancak oruç böyle değildir. Çünkü oruç sırf Benim rızam için tutulmuştur, Bana aittir. O zevkleri ve yemesini Benim için bırakır.’” (İbni Mâce, Sıyam: 1) Uzun günlerde oruç tutmak nefse zor gelen bir ibadettir. Fakat bu zorluğa sabredenlerin mükafatı çok büyük olacaktır. Mahşer günü aç, susuz ve bitkin bir haldeyken, cehennemin homurtuları duyulurken ve herkes kendi günahı için korkarken bu sevaplara ne kadar ihtiyacımız olduğunu düşünelim. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Ramazan boyunca orucunu tamamlayan bir müminin geçmiş günahları affedileceğini müjdeliyor: “Kim fazîletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa, geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman: 28, Savm: 6) İftar saatleri dua etmek için büyük bir fırsattır. Peygamberimiz, “Allah’a yemin ederim ki, oruç tutanın ağzının kokusu, Allah katında misk kokusundan daha hoştur.” (İbni Mâce, Sıyam: 1) buyurmuştur. Yani oruçtan dolayı ciğerlerimizin yandığı o zavallı halimizle ne kadar dua edebilirsek edelim. Bütün geçmiş günahlarımıza af dileyelim, tevbe edelim. Eğer bu zamanı değerlendirirsek orucun hakikatine nail olur ve Allah'ı görür gibi ibadet etme sırrına erişmiş oluruz. Peygamberimiz buyuruyor ki; “Oruçlunun iki sevinç zamanı vardır; Birincisi iftar ettiği an diğeri Cennet’te Rabbiyle karşılaştığı andır.” (Müslim, Sıyam: 1)