28 Haziran 2012 Perşembe

Rahmet deryası Ramazan ve Oruç

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Rahmet Sağanağı Allah-u Zülcelâl, kendi azamet ve kudretini, her şeyin O’nun isteğiyle gerçekleştiğini, şu ayetle bize beyan etmektedir: “Sizin istediğiniz şey olmaz. Ancak Allah’ın isteğiyle olur” (Tekvir, 29) diye buyuruyor. Bu Ayet-i Kerime’de, kul için büyük bir ders vardır. İnsan derin olarak düşünürse, bir şeyi yapma, ya da yapmama konusunda kimsenin kuvvet yada kudreti yoktur. Ancak, Allah’ın isteğiyle olur her şey. Buna göre, biz öyle bir aya giriyoruz ki; onun hakkını, ancak Allah-u Zülcelal’in kuvvetiyle yerine getirebiliriz. O’nun kuvveti olmasa, O tevfik vermese, kalbimize hayır tohumu ekmese, bu Mübarek Ramazan Ayı’nda biz, hiç bir şey yapamayız. Mecma’ul Umus adlı hadis-i şerif kitabında, Ebu Hureyre (radıyallahu anh)’den rivayet olunan bir hadis-i şerifte Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem), Ramazan Ayı hakkında şöyle buyuruyor: “Şehr-i Ramazan size geliyor. O, çok bereketli, hayırlı bir aydır. Onun içinde öyle hayırlar vardır ki, bir insan, nasıl bir elbiseyi giydiği zaman, o elbise, onun bütün bedenini örtüyor kaplıyor ise Allah da o hayırlarla kullarını örtüyor. Allah, o ayda size rahmet indiriyor. Onda, duaları kabul ediyor. Ve Allah-u Zülcelâl, hataları da affediyor. Allah, sizin aranızda kim hayırda önde giderse, daima onlara bakıyor.” Demek ki Allah-u Zülcelâl, daima kullarına bakıyor. Hayır yönünden kim kimin önüne geçerse; Allah-u Zülcelal, kendi rahmetiyle, affıyla ve merhametiyle daima onlara bakıyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hadis-i şeriflerinde şöyle devam ediyorlar: “Göklerde de Allah, meleklerine karşı yeryüzündeki insanlarla iftihar ediyor.” ‘İşte benim kullarım oruç tutuyorlar, hayır yapıyorlar, böyle ibadet ediyorlar’ diye, bu şekilde Allah-u Zülcelâl, meleklere karşı kullarıyla iftihar ediyor. Yine: “Kendi nefsiniz üzerindeki hayır hakkını, Allah’a eda edin. Allah-u Zülcelal’in hakkını verin. Şaki (kötü kimse) o dur ki; Ramazan Ayı’nın hayrından mahrum kalmıştır.” Buyrulmaktadır. Şaki odur işte. Harman zamanını kaçırmayalım Ramazan Ayı hakkında, ne kadar ayet, ne kadar hadis söylersek söyleyelim, yine de azdır. İnsan, her mevsim buğday, arpa gibi mahsuller toplamak istiyorsa da eğer zamanı gelmemişse, bir şey toplayamaz. Bakınız! Kış mevsiminde, harman yerinden buğday toplayamazsınız. Çünkü harman yoktur. Bu da aynen öyledir. Allah-u Zülcelal’in kulları için, Ramazan Ayı da hayırların harman zamanıdır. Harman zamanında, herkes kendisi için ondan bir şey elde edebilir, istifade edebilir. Fakat her insan, ektiği tohum miktarınca harman elde eder. Eğer bir tonluk tohum atmışsa, bir ton mahsul eder. İki tonluk tohum ekmiş ise, iki ton mahsul elde eder. Biz de bu Ramazan Ayı’nda, Allah-u Zülcelal’in bu hayırlı, bereketli harmanından, ne kadar ibadet tohumu ekersek, o kadar hayır mahsulâtı elde edebiliriz. Buna göre, Allah-u Zülcelal’in nazarından bir merhamet nazarı, merhamet bakışı bize de gelsin diye, çok gayret edelim. Hayırlarda, mü’min kardeşlerimizin önüne geçerek, hiç değilse bazı zamanlarda Allah-u Zülcelal’in merhamet nazarının altına girelim. Bu Ramazan Ayı’nda elimizden geldiği kadar, hayır olsun, ibadet olsun, zikir olsun, sadaka olsun, ne olursa olsun; her konuda Allah-u Zülcelal’in rızasını kazanmak için çaba gösterelim. Elhamdülillah, bu sene de bu Mübarek Ay’a yetiştik, yetişmek üzereyiz. Eğer bu ayda, biraz Allah-u Zülcelal’in merhametine doğru yönelirsek, Allah-u Zülcelal’in affına mazhar olacağız, inşallah-u teala. Çünkü Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyuruyor: “Benim ümmetim Ramazan Ayı’nda af olunmazsa, ne zaman af olunacak!” Bu hadisin zıddını düşünürsek, “Ramazan Ayı’nda kendisini af ettirmeyenin affı yoktur” manasına geliyor. Kendimizi Allah-u Zülcelal’in affına müstahak etmek için gayret gösterelim. Allah-u Zülcelal’in ayet-i kerimede buyurduğu gibi, O’nun ibadeti karşısında, insanın meraklı ve mahzun olması gerekir. Oruçtaki sabrın karşılığı hesapsız olarak verilecektir Bize kalacak olan, sadece Allah-u Zülcelal’in yanındaki ecir ve sevaplarımızdır. Allah’ın rızasıdır. Bu dünyadaki mal-mülk, hiç birisi insana ait değildir. Hepsi dünyadadır. Varisleredir, varislerden de öteki varisleredir. Hiç kimse dünyadan bir şey elde edememiştir. Allah-u Zülcelâl, Ayet-i Kerimede şöyle buyuruyor: “Ancak sabredenlerdir ki ecirlerine hesapsız erdirilir.” (Zümer, 10) Allah-u Zülcelâl, bu Ayet-i Kerime ile sabırlı olan kullarına, sevaplarını hesapsız olarak vereceğini beyan ediyor. Müfessirler, bu ayette geçen, sevapları kendilerine hesapsız olarak verilen kişileri “Ramazan Ayı’nda oruç tutanlardır” diye tefsir etmişlerdir. Allah-u Zülcelâl, açlığa ve susuzluğa sabır gösteren kimselere, sevaplarını hesapsız olarak veriyor. Allah-u Zülcelâl, orucun sevabını hesapsız olarak verdiğinden, bu sene de Ramazan Ayı’na yetişmemiz bizim için çok büyük bir fırsat, büyük bir hazine ve ganimettir. Fakat, bunları sadece bilmenin faydası yoktur, önemli olan onu değerlendirmektir. Evet, bu mübarek ay, bu kadar kıymetlidir, amellerin sevabı bu kadar çoktur demek, bunları sadece bilmek, kâfi gelmez bize. Bilmenin yanında, bildiğimiz şeyleri tatbik de edeceğiz. Kadir Gecesi’ni nasıl bulacağız? Bir insan, ancak bütün yapmış olduğu amellerin içinde bir tanesi ile Allahu Zülcelâl’in rızasını kazanabilir. Tabi, insan bunu bilseydi yalnızca o ameli yapardı. Allahu Zülcelâl rızasını bu amellerin içerisinde gizleyerek, kullarının salih amellere sarılmalarını, kendi rızasına talip olmalarını murat etmiştir. Onun için bize düşen görev, Allahu Zülcelâl’in katındaki ecir ve sevaplara, büyük küçük demeden sarılmak ve onun rızasına kazanmaya çalışmak olmalıdır. Aynı şekilde, Allahu Zülcelâl’in gazabı da günahların içerisine gizlenmiştir. Olabilir ki bizim için hiçbir önemi olmayan küçük bir hatamızdan dolayı Allahu Zülcelâl bize gazaplanabilir. Kadir Gecesi de gizlidir. Çünkü Allah-u Zülcelâl, Kadir Gecesi’nde yapılan hiçbir duayı, temenniyi ve tövbeyi geri çevirmez. Affedilmeyi arzu eden, mükâfatlar almak isteyen kullar için bulunmaz bir nimet ve fırsattır. Hz. Aişe (radıyallahu anha)’a şöyle demiştir: “Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem) Ramazanın son on gününe girdiği zaman, ibadet için kendini toparlardı. O günleri ihya ederdi ve kendi ehlini de ikaz ederdi.” (Buhari, Müslim) Kadir Gecesi’nin hangi gün olduğu kesin olarak bilinmediği için Ramazan’ın son on gecesini ihya etmeli ve bunu büyük bir fırsat bilerek, kendimizi bu sevaptan mahrum etmemeliyiz. Ulemanın bazıları, Kadir Gecesi’nin Ramazan’ın yirmi yedinci gecesi olduğunu söylerken, bir kısmı da son on günün tek gecelerinde olduğunu söylemişlerdir. Hz. Peygamber (sav) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur: “Kadir gecesinin alâmetleri şunlardır. Gece saf ve berraktır. Bu gecede sanki ay ortaya çıkmış olup saf ve açık bir gecedir. Hava sakin ve hareketsizdir, ne soğuk ne de sıcaktır. Bu gecede hiçbir yıldızın düşmesi helal değildir. Sabahleyin güneş, ayın on dördü gibi ışınsız olarak doğar, fazla parlak değildir. O gün şeytanın güneş ile beraber çıkması helal değildir.” (Ahmed bin Hanbel) Hz. Aişe (radıyallahu anha) şöyle anlatmıştır: - Ey Allah’ın Resûlü, dedim, şayet Kadir gecesine tevâfuk edersem nasıl dua edeyim? Şu duayı okumamı söyledi: “Allahumme inneke afuvvun, tuhibbu’l afve fa’fuannî.” Yani, “Allahım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet” demektir. (Tirmizi) Allahu Zülcelâl hepimizi, Ramazan-ı Şerifi’i ve Kadir Gecesi’ni mükemmel olarak değerlendiren kimselerden eylesin. Onun hakkını yerine getiremesek dahi, bizi kendi keremi ve ihsanıyla lütuflandırıp af ve mağfiret etsin… (Âmin)