2 Ocak 2014 Perşembe

İyilik Yap İyilik Bul

Hikmet sahipleri, “Herkes ektiğini biçer, işlediğinin karşılığını görür” demişler. İyilik eden iyilik, kötülük eden de kötülük bulur. Adaletin ölçüsü budur. Artık iyilik isteyen iyilik yapsın, kötülük isteyen kötülük… Cenab-ı Hak adildir, kullarına zulmetmez. Kim bu dünyada iyilik adına bir şey yaparsa faydası kendisine olur. Kim de bu dünyada bir kötülük yaparsa zararı, vebali yine kendisine olur. “Her kim iyi bir iş yaparsa, kendi lehine yapmış olur. Kim de bir kötülük yaparsa, kendi aleyhine yapmış olur. Rabbin kullara zulmedecek değildir.” (Fussilet, 46) Rasul-i Ekrem s.a.v. de bu hususta şöyle buyurmuştur: “İyilik kaybolmaz, günahlar da unutulmaz. Hakim olan Allah ölmez. O halde dilediğini yap. Nasıl davranırsan öyle muamele görürsün.” (Ahmed b. Hanbel; Ali el-Muttakî) Kalbe zulüm Kötülüğün ilk zararı onu yapanadır. Kötülük yapan kimse aslında kendisine haksızlık ve zulüm yapmaktadır. İlk zararı da, dünya ve ahiret cezası bir yana, her şeyden önce kalbinedir. Yapılan her kötülük kalbi öldüren zehir gibidir. Kalbin ölmesi, günah kirleriyle iyice kararıp sonunda kapanması ve üzerine mühür vurulup kendi haline terk edilmesidir. Böyle bir kalp insana yüktür. Kötülük, kalbi Allah sevgisinden mahrum eder. İnsan kalbine hayat ve tat veren ilahi feyzin, nurun, ilmin, şuurun, desteğin yolunu tıkar. İnsanın temiz fıtratını bozar. Bunlar insanın kendisine yaptığı zulümdür ve tövbe edip temizlenmedikçe bir hesap ve ceza ile karşılaşır. Hz. Ali r.a. bir defasında: – Ben hiç kimseye iyilik ve kötülük etmedim, dedi. Orada bulunanlar bu söze hayret ettiler ve: – Ey müminlerin emiri, sizden hiç kimseye karşı bir kötülük meydana gelmiş değil ama iyilik etmemiş olmanız nasıl mümkün olur, diye sordular. Hz. Ali r.a. şöyle dedi: – Allah Tealâ, ‘İyilik eden kendine, kötülük eden de kendine etmiş olur’ (Casiye, 15) buyurmuştur. Yani benden meydana gelen her iyilik ve kötülük, aslında banadır, başkasına değil.. Şeyh Sadi Şirazî k.s anlatıyor: Bazı büyüklerle bir gemiye binmiştim. Bindiğimiz geminin arkasında bir kayık battı ve iki kardeş bir girdaba düştü. Birlikte bulunduğum büyüklerden biri gemiciye: – Bu iki kardeşi kurtar, sana yüz dinar vereyim, dedi. Gemici yalnız birisini kurtarabildi, öteki boğulup öldü. Ben bu durumu görünce: – Demek ömrü bu kadarmış, eceli gelmiş ki onu kurtarmakta geciktin, dedim. Gemici güldü ve şöyle dedi: – Dediğin doğrudur. Fakat ben ilk önce bunu kurtarmak istedim. Çünkü bir vakitler çölde kalmıştım, o beni deveye bindirdi. Diğeri ise bana kamçıyla vurmuştu. Sonra ben dedim ki: – Cenab-ı Hak ne kadar doğru buyuruyor: “İyilik eden kendisine iyilik etmiş olur. Kötülük eden de kendisine kötülük yapmış olur.” (Fussilet, 46)