30 Ağustos 2012 Perşembe

RASULULLAH AŞKININ ZİRVESİNDE BİR KADIN; SÜMEYRA BİNTİ KAYS -RADIYALLAHU ANHA-

http://sabrikontek.azbuz.com : (:) Bir imtihan diyarıydı Uhud… Bedir’de ilk mağlubiyetlerini alan müşrikler, daha kalabalık bir orduyla, Uhud Dağı eteklerine kadar gelmişlerdi. O gün, İslam tarihinin en büyük imtihanı olan bir savaş yaşanacaktı. O gün, âşıkların âşk ile imtihanı vardı, Uhud meydanında... Peygamber sevdalılarının, sevda türkülerini söylediği bir gündü o gün. Hz. Nesibe radıyallahu anhanın kılıcını eline alıp Peygamberini koruma gayretini gördü, o gün Uhud Meydanı. Oğlunun yaralarını sararken “Oğlum hemen kalk ve Rasulullah sallallahu aleyhi vesellemi koru!” haykırışları yankılandı gökyüzünde. Kendisi yaralandığı anda, bu sefer oğlunun anasının yarasını tedavi ettiği bir sırada Peygamber duasıyla, Nesibe ve ehlinin, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi veselleme cennette komşu olmalarına şahit oldu gönüller. Medine’ye hicret günü, çocuğunun elinden tutup Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi ziyarete geldiğinde, evladı Hz. Enes radıyallahu anhı Peygambere vakfeden bir ana yüreği de katılmıştı o savaşa. Kocası Ebu Talha radıyallahu anhla birlikte, elinde hançer ve Rasulallah sallallahu aleyhi vesellemin yanında, canını vakfetmeye gelen Ümmi Süleym radıyallahu anhanın cesaretine hayran kaldı melekler o gün… Bir yaygara koptu karanlık sinelerden Biri vardı ki onun feryadı ile yankılandı Uhud Meydanı o gün. Onun gözyaşları şehit kanlarına karıştı o gün. İbn-i Kamia adındaki lanetlinin haykırışıyla, “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) öldürüldü” yaygarası yankılanınca savaş meydanında, etrafı bir sessizlik sarmıştı. “Muhammed (sallallahu aleyhi vesellem) öldürüldü!” Dayanır mı buna yürek?... Hz. Ömer radıyallahu anh bir köşede, hıçkırıklar içinde kılıcı elinden düşmüş, sahabe darmadağın olmuştu. Biri savaş meydanında haykırmakta “Resûlullah’tan sonra siz yaşayıp da ne yapacaksınız? O öldürüldüyse onun Rabb’i de öldürülmedi ya! Kalkınız ve Rasûlullah’ın çarpışarak canını feda ettiği şey üzerinde, siz de canınızı feda ediniz!” Hz. Enes Bin Nadr radıyallahu anhın haykırışıyla âşk kahramanları kendine geliyordu… Öyle ya, dava Allah-u Zülcelal’in muradı olan Risalet davasıydı. Bu sevda da bende varım diyen her Müslüman, bu davayı omuzlamak ve safını belli etmek zorunda değil midir? Bu haber Medine’de çalkalanınca, Uhud’a iki evladını, kocasını ve babasını gönderen ve “Gidin ve Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi canınız pahasına koruyun. Vallahi, O’nun saçının teline zarar gelirse yüzünüze bakmam!” diye, son sözünü söyleyen Dinar oğulları hanımlarından Sümeyra binti Kays radıyallahu anhaya kadar ulaştı. Bir anda koşmaya başladı Sümeyra… Koşuyordu… Aklı başından gitmiş, hıçkırıklara boğulmuştu bir anda. Koştu. Koştu. Koştu… Uhud Meydanına ulaştığında, Sümeyra’nın bu halini gören bir Sahabi seslendi: “Sümeyra bu tarafa doğru gelsene, bak baban şehid oldu. İşte şurada.” Sümeyra radıyallahu anha, yaşlı gözlerle o tarafa döndü, konuşmakta zorlanıyordu, verdiği cevapla Peygamber sevgisi nasıl olur, nasıl yaşanır bizden öğrenin dercesine haykırdı tüm zamanlara: “Babamı neyleyeyim! Siz, bana Rasullullah’tan (sallallahu aleyhi vesellem) haber verin. O nasıl?” Koşmaya devam etti. Uhud’un ortasına varmıştı artık. Bu sefer başka bir sahabinin sesini işitti “Sümeyra ne mutlu sana ki şehit anası oldun; bak iki evladın şurada yatıyor şehit oldular.” Sümeyra’nın evlatları şehit olmuş, umurunda bile değil, onun tek derdi var; Hazret-i Peygamberin iyi haberini duyabilmek. Yine aynı cevap “Evlatlarımı neyleyeyim! Allah aşkına söyleyin, Peygamberim (sallallahu aleyhi vesellem) hayatta mı?” ‘Rasulullah’tan haber verin bana!’ Aşk bu ya, hani sormuşlar bir keresinde Tebrizli Şems kuddise sirruhuya: “Âşk nedir?” diye… Cevap vermiş: “Âşk, kulunun emrine her şeyi veren Yaradan için, kulun her şeyden vazgeçmesidir” diye. Hz. Sümeyra da vazgeçmişti tüm sevdiklerinden. Biraz sonra, biri daha seslenecekti “Sümeyra kocan da şehit oldu!” Cevap aynı, sevda aynı, muhabbet aynı… Zerre kadar kalp ibresinde sevgi adına sapma yok: “Kocamı boş verin, siz bana Hz. Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) nasıl, hayatta mı ondan haber verin!” Nihayetinde müjdeli haber gelir ve Sümeyra radıyallahu anhanın kalbi, bu sefer kuş misali çarpmaya başlar, gözyaşları sel olur düşer toprağa… Evet, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem sağdır, yayılan haber yalandır, sadece yaralanmıştır. Hz Sümeyra radıyallahu anha durur mu hiç, yalvarırcasına seslenir; “Beni Peygamberimin yanına götürün!” Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin çadırına götürürler Sümeyra’yı; karşı karşıyadır artık Kâinatın Efendisiyle… Dizlerinin bağı çözülür o anda yığılır kalır, ıslak ıslak gözlerle, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme bakar ve aşkta yaşanacak son sözünü söyler. “Ey Allah’ın Rasulü! Bana dediler ki baban şehit oldu, dediler ki evlatların şehit oldu, dediler ki kocan şehit oldu. Sizi sağ gördüm ya, artık dünya yıkılsa Sümeyra’yı üzmez.” İşte; bu âşktır ki… Mevla Teâlâ onlardan razı oldu. O gün hem yetim hem şehit anası olan ve dul kalan hanım sahabi olarak ismi gökyüzüne yazıldı “Dinaroğulları hanımlarından Sümeyra binti Kays radıyallahu anha...” Ne mutlu sevgisinde samimi olanlara ve bunu yaşadıkları hayat ile gösterenlere…