22 Mayıs 2014 Perşembe

REGâİB VE Mİ’RâC FIRSATINI KAÇIRMAYALIM…25.MAYIS

2014 Senesinin Mayıs ayı içerisinde kaçırılmaması gereken iki kıymetli mühim gece var. Bunlardan ilki, 01-02 Mayıs, Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece Regâib kandili, ikincisi ise 25-26 Mayıs, Pazar’ı Pazartesiye bağlayan gece Mirâc kandilidir. Uyanık olalım! Kim bilir belki bize sunulan son fırsatımız bu geceler olacaktır. Ertesi gün öleceğini bilen bir insan, nasıl salih ameller yapmak ve günahların zülumâtından temizlenmek isterse öyle salih ameller yapalım. Gülistan Dergisi olarak tüm mümin kardeşlerimizin Regâib ve Mir’âc Gecesini tebrik eder, hepimiz için tevbe, Kur’an tilaveti, zikrullah ve ibadetle geçirilen, salih amellerin işlendiği geceler olması dileriz… Regâib Gecesi Regâib Gecesi, Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Allah’ın bazı çok özel lütuflarına mazhar olduğu, Rabbani ikramlara eriştiği bir gecedir. Hicrî takvime göre, yedinci ay olan Receb-i Şerif’in ilk Cuma gecesine rastlar. Yani, Perşembeyi Cumaya bağlayan gece, kandil gecesi olmaktadır. Her sene Müslümanlar tarafından değerlendirilmekte, ihya edilmekte olan bu gecenin hürmet, kıymet ve kutsiyeti ile alakalı birçok hadis-i şerif, pek çok işaret ve evliyaullahtan nakledilen hikmetler bulunmaktadır. Her kandil gibi bir arınma, yunup yıkanma fırsatıdır. İbadet, dua ve istiğfar zamanı, ahirete yatırım vakti, müminler için açılmış bir sofra… Susuzluktan çatlamış olan bir toprak için su ne ise zülumâttan kararmış kalpler için de bu gecenin ehemmiyeti odur. “Regaib” adını, bu nurlu geceye melekler vermişler! Enes b. Malik’ten naklen, Humeyd et-Tavil Rasulullah Efendimiz’in şöyle buyurduğunu bildirmiştir: “… Sizler sakın ola Receb ayının ilk Cumasının arefesini (yani Perşembe gününü ve akşamını, Reğâib gecesini) ihmal etmeyesiniz (gaflet içinde geçirmeyesiniz). O, öyle bir gecedir ki, melekler o geceyi Reğâib (rağbet edilen büyük armağan) adını vermişlerdir…” Regâib Gecesinin Fazileti Peygamberimizin mevlid-i şerif olan kutlu doğumuyla yeryüzü nasıl küfür ve cehaletin karanlıklarından kurtulup büyük bir mutluluğa boğulduysa, onun dünyayı teşriflerinin ilk basamağı sayılabilecek bu Reğâib gecesini de bütün kâinat alkışlamış, coşkun bir sevinçle ayakta karşılamıştır. Üç ayların ilki olan Receb-i Şerif girdiğinde “Allah’ım, hakkımızda Receb ve Şa’ban ayını mübarek kıl, bizleri Ramazan ayına ulaştır.” (Câmiu’s-Sağîr, Müsned, Beyhaki] diye dua eden Allah Rasûlü’nün bu hadis-i şeriflerinden istinbat edilen yoruma göre: Receb ayının, manen çok bereketli olan bu Regâib gecesinin bir özelliği de mübarek Ramazan ayının ilk habercisi ve teşrifatçısı olmasıdır. Mi’râc Gecesi Bir kısım âlimlere göre, ikinci bir kadir gecesi olarak görülen Mi’râc, Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme ikram edilmiş çok kıymetli bir gecedir. Daha önce hiç kimseye nasip olmamıştır. Mi’râc, “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamına gelir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem göğe yükseltilerek, Allah-u Zülcelal’in huzuruna kabul edildiği geceye, Mi’râc Gecesi denmiştir. Allah-u Zülcelâl ayeti kerimede şöyle buyurmuştur: “Geceleyin kulunu, ayetlerimizden bir kısmını göstermek için Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescidi Aksa’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir. O, gerçekten işitendir, görendir.” (İsra; 1) Mi’râc Gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesidir. Mi’râc mucizesi, hicretten bir buçuk yıl önce, 621 yılı başlarında vuku bulmuştur. İçinde bulunduğumuz sene itibariyle 25-26 Mayıs, Pazar’ı Pazartesiye bağlayan gece Mir’âc gecesidir. Allah-u Zülcelâl, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemi Mi’râc’a çıkarıp kendisiyle Arşı Âlâ’da görüşme imkânı lütfettiği için hem Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme hem de O’nun ümmetine büyük bir şeref bahşetmiştir. Mir’âc Gecesinde, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme birçok ilahi ikramlar verilmiştir. Mesela; Allah’a ortak koşmayanların cennete gireceği müjdesi, beş vakit namaz ve ayrıca Bakara Suresi’nin son iki ayeti, bu gece Müslümanlara hediye olarak ikram edilmiştir. Böyle mübarek gün ve geceleri birer fırsat bilmeli, bu müstesna zaman dilimlerinde Allah-u Zülcelal’e daha da yakın olmaya çalışmalıyız. Bilelim ki, Allah’a yakınlık, O’nun emirlerini yerine getirmek, yasak ettiği şeylerden kaçınmakla mümkündür. Allah-u Zülcelâl biz günahkâr ve asi kullarına merhamet etmiş, muhatap kabul etmiş ve bizlere bu ikramları vermiştir. Bu ikram ve izzetler, Allah-u Zülcelal’in yolundan gittiğimiz müddetçe bizim içindir… Eğer, “Bu ikramlara layık olmak istiyorum” diyorsak, gecenin gündüzünden başlamak üzere sadaka verelim, tevbe edelim, zikir ve ibadetlerle Allah-u Zülcelal’in rahmet ve merhametine layık olmaya çalışalım. Unutmayalım; kurtuluş, Allah-u Zülcelal’in yolundadır ve bir gün O’na döneceğiz.