20 Mart 2014 Perşembe

Gül Gibi Geçinmek Varken

“Gül gibi geçinme” deyiminde geçimin güzelliği güle benzetilerek anlatılmış; bunun daha nesini düşünelim, demeyin. Gelin, neden “dünya hayatı, maişet, anlaşma” karşılığı olarak “geçim” yahut “geçinme” kelimesinin seçildiğini, benzetme unsuru gülün neye tekabül ettiğini birlikte sorgulayalım. “Gül gibi geçinmek” yahut “gül gibi geçinip gitmek”, hemen herkesin bildiği bir deyim. Bir arada yaşayan insanların birbirleriyle çatışmadan, mutlu, rahat, huzurlu bir hayat sürdürdüklerini anlatmak için kullanılıyor. Fakat bu deyimin lafzı ile manası arasındaki irtibat çok da sorgulanmıyor galiba. Çünkü durup düşünmek isteyenleri “geri kalmak”la korkutup nefes nefese koşuşturmaya mahkûm eden modern çağ, böyle deyimlerin hakikatine vâkıf olacak kadar bir vakfe imkanı tanımıyor insanlara. Halbuki medeniyetimizin diğer tezahürleri gibi, medeniyet bakiyesi deyim ve atasözlerimiz de, iman esaslarıyla tahkim veya tashih edilmiş müslümanca tasavvurlar barındırıyor derununda. Bunlar laf olsun diye öylesine söylenmiş harc-ı âlem sözler değil. Dünya üzerinden salimen geçip gitmemizi kolaylaştıran yol ve yürüyüş tariflerinin saklandığı bir definenin şifreleri adeta. Durup düşünmeden, üzerinde akıl yormadan ne kapısını aralıyor ne de esrarını açıyor. Gül gibi geçinme deyiminde geçimin güzelliği güle benzetilerek anlatılmış; bunun daha nesini düşünelim, demeyin. Gelin, neden “dünya hayatı, maişet, anlaşma” karşılığı olarak “geçim” yahut “geçinme” kelimesinin seçildiğini, benzetme unsuru gülün neye tekabül ettiğini birlikte sorgulayalım. Ömür dediğin Deyimdeki “geçinmek” kelimesi, “yaşamak, ömür sürmek, hayatını idame ettirmek” demek. Bu süreç, muvakkat (geçici) olması, belli bir zaman aralığında başlayıp bitmesi sebebiyle “geçinmek”le karşılanmış. Dünya hayatımızın geçiciliği, Allah Tealâ’nın takdir ettiği bir ömrü yaşadıktan sonra bir gün mutlaka nihayete ereceği, müslümanlar olarak en temel kabullerimizden biri. Anadolu’da yaşlılar bugün de bir tanıdıklarının vefatını, “falanca geçinmiş” diye haber vererek, onun dünya yolculuğunu tamamladığını aktarıyor birbirine. Dolayısıyla geçinmek; ölümle biten bir yürüyüşü, bir yol almayı, bir geçip gitmeyi de ifade ediyor. Kısaca, “Dünyada garip bir yolcu gibi ol.” hadis-i şerifinin özeti bu kelime. Geçim veya geçinmeye daha sonra verilen “maişet” manası ise, yürüyebilmek için gerekli olan iaşe zaruretine işaret etmek yanında, bu zaruretin sınırlarını ve maksadını da belirliyor. Yani ancak dünya üzerinden geçip gitmemize imkan sağlayacak, bu geçici yürüyüşü mümkün kılacak kadar dünya metaına, bunların maksat değil vasıta olduğunu bilerek meyletmemiz gerektiğini söylüyor bize. Daha azının takatten düşürüp yürümeyi engellediği gibi, daha çoğunu yüklenmenin, istiap haddini aşmanın da yol almayı engelleyeceğini ihtar ediyor. Nihayet yolun ve yolculuğunun farkında olan, zaruret sınırları içinde tuttuğu dünya metaına, sadece istikamet üzere yürüyebilmesini sağladığı için değer veren insanlardaki kanaat, istiğna ve mülayemet hali, “geçinme”ye “anlaşma, uyum, imtizaç” manasını yüklüyor. Bunun aksi bir tutum, yani geçimi sadece maişetten ibaret sanıp bunu fazlaca dert etmek ve dünyalık talebindeki ifrat, hem geçişimizi sekteye uğrattığı, hem başkalarıyla çekişip çatışmaya sürüklediği için “geçimsizliğe” sebep oluyor.