16 Ekim 2014 Perşembe

BİZE ‘DELİ’ DESİNLER

Yeterince hizmet etmiyoruz Allah Azze ve Celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Ben cinleri ve insanları, ancak Bana kulluk (ibadet) etsinler diye yarattım.” (Zariyat; 56) Allah-u Zülcelal, insanları başıboş hareket etsinler, nefislerinin istediği gibi yaşasınlar diye yaratmamıştır. Efendimiz aleyhissalâtu vesselâmla birlikte, Bedir Harbi’nde üç yüz mümin vardı, üç yüz küsür mümin... Harpten bir önceki gece, Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz kendisi için hazırlanan yerde durmadan ibadet yapıyor, ardından da Allah-u Zülcelal'e “Allah’ım! Bana yaptığın vaadini yerine getir. Sen, şu bir avuç topluluğu helak edersen, (kâfirler onlara galip olurlarsa) artık sana yeryüzünde ibadet edecek hiç kimse kalmaz!” diyerek, öyle yalvarıyordu ki Efendimizin cübbesi mübarek sırtından düşmüş, bu hali gören sahabe efendilerimiz, Hazreti Ebubekir radıyallahu anhu Efendimiz, dayanamayıp üzüntüden ağlıyorlardı. Kardeşlerim, bizim de bu zamandaki halimiz aynen öyledir. Biz çok geriye gidiyoruz. Müminler olarak, Müslümanlar olarak çok geriye gidiyoruz. İslam için yeterince çalışmıyor, İslam hizmetinde gayretli olmuyoruz. Ya dünyayla, ya hep keyf ü sefayla; çayla, boş konuşmakla, malayani işlerle meşgul oluyoruz. Bu şekilde ömrümüzü bitiriyoruz. Biz bu haldeyken, mümin kardeşlerimiz de günahlara, şeytana, dünyaya, küfre meylediyorlar ve bu şekilde dinimizi kaybediyoruz! Git gide Allaha ibadet edecek, hakiki olarak bir toplum, bir cemaat kalmayacak. Çalışmıyoruz, İslam için, Müslümanlar için, dinin yaşanması için yeterince gayret göstermiyoruz. Bu konuda çok üzgünüm. Çalışalım! Her nerede oturursak Allah'tan bahsedelim. Allah-u Zülcelal'in emir ve nehiylerinden, Allah-u Zülcelal ve Hazreti Resûlullah Efendimize itaatten bahsedelim. Allah-u Zülcelal’in rızası bundadır. Daima söylüyorum; Allah'a âşık olalım. O bize kalacak, o bize yarayacak, bize menfaat verecek olan odur. Kabirde onu öyle bir güzel göreceksiniz, onunla öyle ferahlanacaksınız ki ancak karşılaştığınızda bunun güzelliğini anlayabilirsiniz. Herkese tevbeyi anlatalım… Her bir insanın eline, kıyamet gününde bir kitap verilecek. Sabahtan akşama kadar ne yapmış isek kıyamet gününde, o kitapta bir sayfa olarak karşımıza çıkacak. Eğer Allah'ın zikriyle, ibadetiyle, İslam hizmetiyle meşgul olmuş; tevbeyi, namazı anlatmakla ömrümüzü geçirmiş isek o sayfa, şarkla garbı aydınlatacaktır. O kadar bir ışık, o kadar bir nur, aydınlık meydana çıkacak... ‘Cehennem ehli dahi o sayfayı gördüğü, o nura baktığı zaman azabı hafifleyecek’ diye söylenmiştir. O kadar ferah, o kadar güzel ve muazzam bir şeydir! Eğer bir kul da bunun aksine ömrünü, günlerini hep gafletle, hep malayani ile hep günahlarla geçirmişse onun kitabının sayfaları da kıyamet gününde açıldığı zaman, bir karanlık, zulmet, pis bir koku ortaya çıkacaktır. Eğer diyor kitap, “Cennet ehli onu görürlerse cennet nimetlerinden lezzet almaları azalırdı.” O kadar biçimsiz, o kadar kabih bir şeydir, yani o kadar sıkıntılıdır. Günlerimiz bu şekilde öyle ya da böyle geçiyor. Boşa harcamayalım onları. Elimizden geldiği kadar arkadaşlarımıza anlatalım, çalışalım. Onların imanına bak, bomba gibiydiler! Ashab-ı Kiram’dan bir kişi, bir yere gitseydi, kimi görse, kiminle karşılaşsa, rastladığı bütün insanları imana davet ediyordu. Çünkü onlar, Allah’a âşık idiler, imanları kuvvetliydi. Bizde elimizden geldiği, gücümüzün yettiği kadar onlar gibi yapalım. Onlar ne şekilde yapmışlarsa biz de o şekilde; nerede oturursak hep Allah'tan bahsedelim, Allah’ın rızasını kazandıracak amellerden bahsedelim. Bahusus tevbeden bahsedelim. Çünkü bir insan tevbe etmezse Allah-u Zülcelal’in rızası yolunda başarılı olamaz, o yola giremez. Tevbe etmeyen insan, Allah-u Zülcelal’in rızasını kazandıran amellerle arasını düzeltemez. O kimse Allah-u Zülcelal’e dua da ederse olmuyor. Şimdi bakın! Dünya hayatına baktığımız zaman, nasıl bir kişi bir yere gitmek için oraya götüren bir yola giriyorsa tevbe de öyle Allah-u Zülcelal’in rızasına götüren bir yoldur. Sen o yola girmezsen o yere gidemezsin. Tevbe, böyledir işte. Bakmayın, din garip olmuş, şimdi insanlar kıymetini bilmiyorlar. Tevbe, kişiyle Allah arasında öyle bir vesiledir ki, sayılamayacak kadar kıymetlidir. Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Eğer siz, büyük günahlardan kendinizi muhafaza ederseniz, Allah azze ve celle sizin küçük günahlarınızı affeder ve çok güzel bir yere sizi nasip edecektir.”