12 Nisan 2008 Cumartesi

Akibetimizden Korkalım!

http://sabrikontek.azbuz.com http://sabrikontek.blogcu.com http://sabri28kontek.sitemynet.com: Ebu Zerr (R.A)’den rivayetle Hz. Peygamber (S.A.V) şöyle buyurmuştur:

“Allah-u Teala buyurdu ki: 'Ey Kullarım! Ben zulmü kendime nasıl haram kıldım ise onu sizin aranızda da haram kıldım. Buna göre sakın birbirinize zulmetmeyiniz.

Ey Kullarım! Hepiniz sapıksınız. Sadece benim hidayete erdirdiklerim müstesna. Buna göre dileyinde size hidayet vereyim.

Ey Kullarım! Hepiniz açsınız. Sadece benim yedirdiklerim müstesna. O halde dileyin de sizi yedireyim.

Ey Kullarım! Hepiniz çıplaksınız. Sadece benim giyindirdiklerim müstesna. Dileyiniz de sizi giyindireyim.

Ey Kullarım! Siz gece gündüz günah işliyor, ben ise tüm günahları affediyorum. Dileyiniz de günahlarınızı affedeyim.

Ey Kullarım! Eğer sizin ilkiniz ve sonuncunuz, insanınız ve cininiz tek takvalı bir kişinin kalbi gibi takva sahibi olsanız, bu durum benim mülküme hiç bir şey katmaz.

Ey Kullarım! Eğer sizin ilkiniz ve sonuncunuz, insanınız ve cininiz en facir bir kişinin kalbi gibi günahkar olsanız, bu durum benim mülkümden hiçbir şey eksiltmez.

Ey Kullarım! Eğer sizin ilkiniz ve sonuncunuz, insanınız ve cininiz büyük bir alanda toplansanız da herkes benden bir dilekte bulunsa ve ben de herkesin dileğini yerine getirsem, bu durum benim rahmetimde ancak denize daldırılıp çıkarılan bir iğnenin denizde meydana getirebileceği kadar bir noksanlık meydana getirebilir.

Ey Kullarım! Bunlar sizin işlediğiniz amellerdir. Ben onları sadece kaydederim ve kıyamet günü size karşılıklarını veririm. O halde orada kim hayır bulursa Allah’a hamd etsin ve kimde hayırdan başka bir şeyle karşılaşırsa kendinden başka hiç kimseyi kınamasın.' ” (Buhari)

Bu kudsi hadiste, açıkça anlaşılacağı üzere insanoğlu çok aciz, hazineleri hiç eksik olmayan Allah-u Zülcelal çok büyük kudret ve azamet sahibidir. İnsan O’ndan istemelidir. Kim kalben ruhen O’ndan isterse O hazinelerinden hiçbir şey eksilmeksizin kuluna verecektir. Demek ki insan kalben istemeyip sadece dille telaffuz ettiği için istediklerine kavuşamamaktadır. Onun için bütün azalarımızla Rabb'imize yalvarıp salih ameller işlemek için kuvvet vermesini ve O’ndan rızasını talep edelim. Çünkü O’nun razı olduğu kimseden daha mutlu başka biri yoktur.

Anlatıldığına göre Hasan-ı Basri şöyle demiştir: “Öylelerine hayret ediyorum ki, azık hazırlamakla emrolundukları, göç etmeye çağrıldıkları ve önden gidenlerin oturup arkadan gelecekleri bekledikleri halde oturmuş oyun oynamaktadırlar.”

İbrahim Teymi şöyle demiştir: “Kim emin olur, korkulu olmazsa cennetliklerden olamayacağından endişe etmek gerekir. Çünkü cennetlikler şöyle diyeceklerdir.

“Biz, bundan önce, ailelerimiz arasında akıbetimizden korkardık.” (Tur; 26)

Şakik b. İbrahim şöyle demiştir: “Kişinin en hayırlı arkadaşları endişe ve korkudur. Endişe geçmişteki günahları ile ilgili olmalı ve ileride başına neler geleceğini bilmediğine göre de ömrünün geride kalan kısmı ile ilgili olarak korkulu olmalıdır.”

Hz. Peygamber (S.A.V) hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

“Allah korkusu ile ağlayanlar, cehennem ateşinde yanmazlar.” (Tirmizi)

Çünkü Allah korkusundan ağlayanlar, kendilerini cehennem ateşine müstehak edecek günahları işlemezler. Onların korkuları buna manidir.

Ka’bü’l-Ahbar şöyle demiştir:“Ağırlığım kadar altını sadaka olarak dağıtacağıma Allah korkusu ile ağlayarak yaş akıtmam daha iyidir. Her hangi bir kimse Allah korkusu ile ağlar da göz yaşının bir damlası yere düşerse yere düşen yağmur damlası su halinde tekrar göğe çıkmadıkça o kimseye cehennem ateşi değmez. Buna göre nasıl yere düşen yağmur damlası su halinde göğe dönemiyorsa dünyada Allah korkusu ile yaş döken kimseye de asla cehennem ateşi değmez.”

Bazı alimlerin belirttiğine göre, Allah-u Zülcelal semavi bir kitapta şöyle buyurmuştur: “Benden korkarak ağlayan kulumu mutlaka azabımdan korurum. Benim korkumla ağlayan kulu mutlaka cennetimde güldürürüm.”

Anlatıldığına göre, Hasan-ı Basri zamanında bir zatın kızı vardı. Çok ağlardı. Bu ağlamak onun gözünü görmez hale getirmişti. Hasan-ı Basri’ye geldi ve: “Kızımın yanına gel, ona bir şeyler söyle de ağlamasın, bana acısın.” dedi. Hasan-ı Basri o kızın yanına gitti ve: “Ağlama, babana acı!” deyince o kız şöyle dedi:“Ey Üstad! Gözlerim iki halin dışında değil. Birincisi O’nu görmemek, O’nu görmedikten sonra, bana başkasını görmek ne gerek? Görmesin, daha iyi… Bir de O’nu görmek var. Eğer O’nu görmek bana bu halimle nasipse bir değil, binlerce göz O’na feda olsun. Onun için ağlarım.”

Hasan-ı Basri kızı dinledikten sonra şöyle dedi:“Seni tedaviye geldim, ben tedavi edildim, sana tabib olarak getirildim, ama sen tabibim oldun.”

Yine anlatıldığına göre, Şuayb (A.S) aşkından ve muhabbetinden daima ağlardı. Üç defa gözleri görmez hale gelmişti. Her defasında Allah-u Zülcelal şifasını vermekte idi. Sonunda şu vahy ile karşılaştı: “Ey Şuayb! Ateşten korkarak ağlıyorsan, ağlama artık seni ateşten korudum. Cennet arzusu ile ağlıyorsan, onu da sana nasip ettim.”

Bunun üzerine Şuayb (A.S) şöyle yalvardı: “Ey Rabbim! Onlar için ağlamıyorum. Sana kavuşmak için ağlıyorum.” Bu sefer ikinci bir vahy geldi: “Ağla ey Şuayb! Beni isteyenlere, bu alemde ağlamak düşer. Bu ağlamaya bana kavuşmaktan başka çare yoktur.”

Unutmayalım! İnsanın dünyada yaşadığı hayatın her anının hesabını vereceği o büyük gün mutlaka gelecektir. Kıyamet, dünya hayatının hatta tüm kainatın son günüdür, ama aynı zamanda da ahiretteki sonsuz yaşamın başlangıcıdır.

O gün Allah'a ve karşılaşacakları bu güne inanmış olanlar cennette ağırlanırken, inkar edenler cehenneme sevkedileceklerdir. Ayet-i kerimede:

“Beni zikredin, bende sizi zikredeyim.” (Bakara; 152) buyurulmuştur.

Bizim O’nu zikretmemiz, dünyadayken O’nun emirlerine itaat edip, salih amelleri işleyip günahlardan kaçınmamızdır. O’nun bizi zikretmesi ise, bu zor yerlerde imdadımıza gelmesi ve bizlere yardım etmesidir.

O halde akıllı bir insan gibi nefsine sor; Kıyamet gününde cehenneme sevk edilenlerden mi yoksa Allahın rızasını kazanarak cennette ağırlananlardan mı olmak istersin? Tabi ki nefsin cennette ağırlanmak ister.

O zaman anlatılanları sadece okumakla kalma, kalp gözüyle görerek yaşa ve o gün için salih amel işleyerek hazırlık yap.Çünkü her şeyin üzerinde insanın en büyük kazancı kuşkusuz Allah’ın rızasıdır.

Allah-u Zülcelal kendisinin razı olacağı şekilde bizlere salih ameller işlemeyi ve kendisine hakiki bir kul olmayı nasip etsin… Amin…