8 Ocak 2011 Cumartesi

Amelleri Boşa Gidenler

http://sabrikontek.azbuz.com :}
“İnkâr edenler ve (insanları) Allah yolundan alıkoyanlar var ya; işte Allah onların bütün amellerini boşa çıkarır.” (Muhammed, 1)


Ayet-i kerime üç hüküm içermektedir: (1) İnkâr etmeyin, (2) insanları Allah yolundan alıkoymayın, (3) Allah, inkâr edenlerin ve insanları Allah yolundan alıkoyanların amellerini boşa çıkarır.

1. İnkâr Etmeyin

Sözlükte; bir şeyi örtüp gizlemek ve nimete nankörlük etmek anlamlarındaki "küfr" kelimesi, bir Kur’an kavramı olarak; Hz. Peygamber'i ve onun Allah’tan getirdiği kesinlikle sabit olan şeylerden birini ya da bir kaçını veya tamamını inkâr etmek demektir. Bu anlamda "küfr", "imân" kavramının zıddıdır.

Allah’ın varlığını ve birliğini, Hz. Muhammed (s.a.s.)’in peygamberliğini, Kur’an-ı Kerim’in Allah kelamı olduğunu, meleklerin varlığını, ahiret hayatını, Kur’an ayetlerinden herhangi birini Kur’an’da bildirilen bir emri, bir yasağı, bir helâli veya bir haramı kabul etmemek küfürdür. Küfür, en büyük günahların başında gelir. Bir insanın iman edilmesi gereken hususların hepsini inkâr ettiğinde küfre düşmüş olacağı gibi sadece birini inkâr etse, yalanlasa, hatta beğenmese, küçümsese veya alay konusu etse yine küfre düşmüş olur. Küfre düşen kimseye “kâfir” denir. Ayetleri yalanlayanlar ile münafık ve müşrikler de “kâfir” kavramına dâhildir.

İnsanlar din duygusuyla yüklü olarak yaratılmışlardır: “Yüzünü Allah’ı birleyen olarak dine, Allah’ın dinine çevir ki, Allah insanları o din üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmez.” (Rûm, 30) ve “Kıyamet gününde, biz bundan habersizdik demeyesiniz diye Rabb’in Âdemoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini çıkardı, onları kendilerine şahit tuttu ve dedi ki: Ben sizin Rabb’iniz değil miyim? Onlar da evet (Rabbimizsin), buna şahit olduk dediler.” (A'râf, 172) anlamındaki ayetler ile “Her doğan çocuk (İslam) fıtratı üzerine doğar.” (Tirmizî, Kader, 5) anlamındaki hadis-i şerif bu gerçeği ifade eder. Bu, insanın doğuştan dinsiz, kâfir, fasık ve âsi olmadığını, tevhid dinini kabule elverişli olarak yaratıldığı anlamına gelir. İnsan, yetiştiği çevrede aldığı terbiye, eğitim ve öğretime göre Müslüman veya gayri müslim olur. Nitekim Peygamberimiz (s.a.s.), “Doğan hiçbir çocuk yoktur ki, (İslam) fıtratı üzerine doğmuş olmasın. (Ancak daha sonra onu) anası ve babası Yahudi, Hıristiyan veya Mecusi yapar.” buyurmuştur. (Buhârî, Cenaiz, 80)

Kur’an-ı Kerim’de yüce Allah; ısrarla insanların iman etmelerini istemiş ve kâfirlerin lanetlendikleri ve cehennem halkı olduğunu bildirerek inkârdan uzak durmalarını teşvik etmiştir: “Ayetlerimizi inkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah’ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerindedir.” (Bakara, 161); “İnkâr edenler ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Bakara, 39); “Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.” (Al-i İmrân, 91)

Birinci ayette kâfirlerin lanetlendiği, ikinci ayette cehenneme atılacağı, üçüncü ayette ise cehennemden kurtulmalarının mümkün olmadığı bildirilerek insanlar inkârdan sakındırılmaktadır.

Bir kimse inkâr konumuna düşerse dünyada yaptığı iyi ve yararlı amellerin karşılığını dünyada görse de (Ahkâf, 20) ahirette hiçbir yararını göremez. Çünkü imansız amelin ahirette hiçbir faydası olmaz, çünkü kâfirin dünyada yaptığı ameller boşa gitmiştir: “Her kim iman edilmesi gerekenleri inkâr ederse bütün ameli boşa gider ve bu kimse ahirette ziyana uğrayanlardan olur.” (Maide, 5) “İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri ve Allah’ın onların amellerini boşa çıkarması sebebiyledir.” (Muhammed, 8-9)

İnsan; aklını, idrakini ve yeteneklerini iyi kullandığı, varlık âlemini ve Allah’ın son mesajı Kur’an-ı Kerim’i incelediği zaman kendisini inkârdan kurtarır ve iman eder. Kâfirlerin inkâr bataklığından kurtarılması konusunda müminlere önemli görevler düşmektedir. Mümin söz, eylem ve davranışı ile insanları imana davet etmekle yükümlüdür. Bu yükümlülükten hiçbir kimse kendisini müstağni sayamaz. Müslüman olarak biz her zaman, her yerde ve her fırsatta Rabbimizi, Peygamberimizi, kitabımızı, iman, ibadet ve ahlakımızı insanlara anlatmalı ve İslam’a uygun yaşantımızla göstermekle yükümlüyüz.

2. İnsanları Allah Yolundan Alıkoymayın

“Alıkoymak” diye çevirdiğimiz ayetteki “sadd” kelimesi “an” edatıyla kullanıldığı zaman birsini bir şeyden alıkoymak ve bir şeye engel olmak, “Allah yolu” diye çevirdiğimiz “sebîlüllah” ise İslam dini anlamındadır. Allah yolu, Fatiha suresinin altıncı ayetinde “sırat-ı müstakîm” (doğru yol) olarak ifade edilmiştir. İnsanları Allah yolundan yani İslam’dan alıkoymak iki şekilde olur:

a) İnsanların İman Etmelerine Engel Olmak

Mekkeli müşrikler, her türlü baskıyı uygulayarak insanların iman etmelerine engel olmaya çalışıyorlar, Müslümanlara özellikle köle, cariye ve kimsesiz olanlara işkence ediyorlardı. Müslüman oldular diye kimisi yakıcı kumlar üzerine yatırılıyor, göğüslerinin üzerine ağır taşlar bastırılıyor, kimisinin kızgın demir çubuklarla çıplak vücutları dağlanıyor; kimisi aç ve susuz bırakılıyor, böylece Müslümanlıktan vazgeçirilmeye zorlanıyorlardı. Mesela Müslüman oldu diye Habbab, Bilal ve Ammar zalimce işkenceye maruz bırakılmışlardı. Ammar’ın annesi Sümeyye ile babası Yasir çok feci ve çirkin bir şekilde sırf Müslüman oldukları için öldürülmüşlerdi.

b) İslamî Hükümlerin Uygulanmasına Engel Olmak

Bir Müslüman’ın dinî görevlerini yerine getirmesine mesela cuma namazına katılmasına, namaz kılmasına, oruç tutmasına, zekât vermesine, hacca gitmesine, Kur’an okumasına, zikretmesine, kurban ibadetini îfa etmesine veya Kur’an’ın bir emrini uygulamasına engel olmak, “insanları Allah yolundan alıkoymak” hükmüne dâhildir. Dolayısıyla Müslüman’ın İslam’ın her hangi bir hükmünü özel, aile ve toplum hayatında uygulamasına engel olan kimse insanları Allah yolundan alıkoymuş olur. İnsanları Allah yolundan alıkoymak iman ile bağdaşan bir davranış değildir.

Müslüman, kendisi dinî görevlerinde ihmalkâr olsa bile bir başkasının iman etmesine, ibadetleri ifasına veya dinin herhangi bir kuralını uygulamasına asla engel olamaz, olmamalıdır, olursa bu ayetin hükmüne girmiş olur.

3. İnkâr Edenlerin ve İnsanları Allah Yolundan Alıkoyanların Amelleri Boşa Gider

“Amel” niyet ve iradeye bağlı olarak yapılan bilinçli eylemdir. (Rağıb, s. 348) Amel, iyi veya kötü, yararlı veya zararlı olabilir. İyi ve yararlı olan amele “amel-i salih”, kötü ve zararlı olan amele ise “amel-i sû’” denir. (Bakara, 62; Nahl, 119) Kur’an’a ve sünnete uygun olan her amel, amel-i salih, uygun olmayan amel ise amel-i sû’dur. Ayette kastedilen amel ile maksat amel-i salihtir.

“Boşa çıkarmak” diye çevirdiğimiz “edalle” kelimesi bu ayette; heder etmek, hükümsüz ve değersiz hale getirmek demektir. “Edalle” kelimesi başka ayetlerde “hak yoldan saptırmak” anlamında kullanılmıştır. (bk. Nisa, 113)

“Amelleri boşa çıkarmak” Kur’an’da “ihbat” ve “ibtal” kelimeleri ile de ifade edilmiştir. (bk. Muhammed, 9, 33; Bakara, 264) Allah’ın bir ameli boşa çıkarması; o ameli kabul etmemesi ve o amele sevap vermemesi anlamına gelir. Bir amelin makbul olabilmesi için dört şartın birlikte bulunması gerekir: (a) Kişinin iman sahibi olması, (b) Amelin ihlâsla yapılması, (c) İyi bir niyetle yapılması, (ç) İslam’a uygun olması. Bu şartlardan biri eksik olursa o amel geçersiz olur. Mesela gösteriş için namaz kılan kimsenin ameli boşa gider, niyet etmeden Ramazan ayında aç ve susuz duran kimse oruç tutmuş sayılmaz. İbadetin farzlarından birini yapmayan, mesela abdestsiz namaz kılan kimsenin namazı veya Arafat’a çıkmayan kimsenin haccı boşa gider. Maide suresinin beşinci ayetinde, “Her kim bir iman esasını inkâr ederse o kimsenin ameli boşa gider ve o ahirette ziyana uğrayanlardan olur.” ayetiyle amelin geçerli olması için imanın şart olduğu bildirilirken Muhammed suresinin; “Ey inananlar! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin, amellerinizi boşa çıkarmayın.” anlamındaki 33. ayetinde Allah ve Peygambere itaat edilerek ibadetlerin boşa çıkarılmaması emredilmektedir.

Boşa gideceği bildirilen “ameller” Allah’a kulluk niyetiyle yapılan iyi işler, görevler ve ibadetlerdir. Kâfirlerin amellerinin boşa gitmesi Kur’an’da şöyle tasvir edilmektedir: “İnkâr edenlerin amelleri ıssız bir çöldeki serap gibidir. Susamış kimse onu su zanneder. Yanına geldiğinde hiçbir şey bulamaz. (Tıpkı bunun gibi kâfir de hesap günü amellerinden bir şey bulamaz). Ancak Allah’ı yanında bulur da Allah onun hesabını tastamam görür. Allah hesabı çabuk görendir.” (Nur, 39)

Kur’an-ı Kerim’de kâfir, müşrik ve münafıkların, Allah’ın hükümlerini beğenmeyen, ayetleri yalanlayan ve ayetler ile alay edenlerin amellerinin boşa gideceği bildirilmektedir:

a) Müşrikler

“Müşrik”; Allah’tan başka bir varlığı ilah kabul eden veya isim ve sıfatlarında Allah’a ortaklar isnat eden kimseye denir. Müşriklerin amellerinin boşa gideceği Kur’an’da açıkça bildirilmektedir: “(Ey Peygamberim!) De ki, “Ey cahiller! Siz bana Allah’tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz? Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: “Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun. Hayır, yalnız Allah’a ibadet et ve şükredenlerden ol.” (Zümer, 64-66) “Allah’a ortak koşanların, inkârlarına bizzat kendileri şahitlik edip dururken, Allah’ın mescitlerini imar etmeleri düşünülemez. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir. Onlar ateşte ebedî kalacaklardır.” (Tevbe, 17; bk. En’âm, 88; Ahzab, 19)

b) Münafıklar

“Münafık”; kalbiyle inanmadığı halde bir takım dünyevî çıkarlar için iman ettiğini söyleyen ikiyüzlü kimsedir. Münafıkların imanı olmadığı için yaptığı amellerin Allah katında değeri olmaz: “İşte onların (münafıkların) dünyada da ahirette de amelleri boşa gitmiştir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir." (Tevbe, 69; bk. Maide, 51-53)

c) Ayetleri ve Ahiret Hayatını İnkâr Edenler ve Yalanlayanlar

Ayetleri ve ahiret hayatını inkâr etmek küfür olduğu gibi yalanlamak, yalan saymak, yalan olduğunu söylemek de küfürdür. Kur’an-ı Kerim’de 6236 ayet vardır. Her bir ayet iman konusudur. (Zuhruf, 69) Dolayısıyla bir tek ayeti bile inkâr etmek ve yalanlamak insanı küfre götürür. Ayetleri yalanlamak; Allah sözü olduğunu kabul etmemektir. Allah’ın ayetlerini ve ahiret hayatını inkâr edenlerin ve yalanlayanların amellerinin boşa gideceği şöyle bildirilmektedir: “Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanların amelleri boşa çıkmıştır.” (A’raf, 147) “Onlar (Allah'ın ayetlerini inkâr edenler), amelleri, dünyada da, ahirette de boşa gitmiş kimselerdir. Onların hiç bir yardımcıları da yoktur.” (Âl-i İmran, 22)

ç) Ayetlerle Alay Edenler

“Alay” bir şeyi küçümsemenin, hafife almanın, değersiz ve önemsiz görmenin sonucudur. Ayetleri, ayetlerde yer alan bir hükmü, bir emri, bir yasağı alaya alan kimse inkâra düşmüş olur. Dolayısıyla bu kimsenin amelleri boşa gider: “(Ey Peygamberim!) De ki: “Amelce en çok ziyana uğrayan; iyi iş yaptıklarını sandıkları halde dünya hayatındaki çabaları kaybolup giden kimseleri size haber verelim mi?” Onlar Rab’lerinin ayetlerini ve O’na kavuşacaklarını inkâr eden, böylece amelleri boşa çıkan, o yüzden kıyamet gününde amelleri için bir terazi kurmayacağımız kimselerdir.

İşte böyle. İnkâr etmeleri, ayetlerimi ve Peygamberlerimi alay konusu yapmaları yüzünden onların cezası Cehennemdir.” (Kehf, 103-106)

d) Allah’ın Hükümlerini Beğenmeyenler

Bir şeyi beğenmeyen kimse, o şeyin doğruluğunu, iyi ve uygulanabilir olduğunu kabul etmiyor demektir.

Allah’ın bir hükmünü, bir emir ve yasağını beğenmeyen kimse inkâr etmiş olur. Dolayısıyla bu kimsenin ameli boşa gider: “İnkâr edenlere gelince, yıkım onlara! Allah, onların işlerini boşa çıkarmıştır. Bu, Allah’ın indirdiğini beğenmemeleri ve Allah’ın onların amellerini boşa çıkarması sebebiyledir.” (Muhammed, 8-9)

e) Dinden İrtidat Edenler

“İrtidat”, hak dini İslam’ı terk edip başka bir inanca sahip olmak, mesela Hıristiyan olmak veya ateist olmaktır.

İrtidat eden kimse inkâr etmiş olur dolayısıyla yaptığı amelleri boşa gider. “Sizden kim dininden döner de kâfir olarak ölürse böylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.” (Bakara, 217)

f) Hz. Peygamber’e Karşı Gelenler ve Ona Saygısızlık Edenler

“Peygambere karşı çıkmak”tan maksat; onun peygamberliğini ve tebliğ ettiği dini kabul etmemek; “saygısızlık”tan maksat ise onu alaya almak, küçümsemek ve aşağılamak gibi davranışlarda bulunmaktır ki bu küfürdür. Hz. Peygambere karşı gelenlerin ve ona saygısızlık edenlerin Kur’an’da amellerinin boşa gideceği açıkça bildirilmektedir: “İnkâr edenler, insanları Allah yolundan alıkoyanlar ve kendilerine hidayet yolu belli olduktan sonra Peygamber’e karşı gelenler hiçbir şekilde Allah’a zarar veremezler. Allah, onların amellerini boşa çıkaracaktır.” (Muhammed, 32) “Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber’e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider.” (Hucurat, 2)

g) Sadece Dünya İçin Çalışıp Ahiret İçin Çalışmayı Terk Edenler

İnsanın hem dünya nimetlerine hem de ahiret nimetlerine talip olması ve her iki dünya için çalışması gerekir. Eğer insan sadece dünya nimetlerine talip olan ve “boş ver ahireti, bana dünya nimetleri yeter” diyen, dolayısıyla ahiret nimetlerini göz ardı eden ve yok sayan kimsenin ahirette bir kazancı olmaz. Çünkü çalışmasının karşılığını dünyada almıştır, inanmadığı için ahirette amellerinin karşılığını göremez: “Kim yalnız dünya hayatını ve onun ziynetini isterse, biz onlara yaptıklarının karşılığını orada tastamam öderiz. Orada onlar bir eksikliğe uğratılmazlar. İşte onlar, kendileri için ahirette ateşten başka bir şey olmayan kimselerdir. (Dünyada) yaptıkları şeyler, orada boşa gitmiştir. Zaten bütün yapmakta oldukları da, boş şeylerdir.” (Hud, 15-16)

ğ) Zekât ve Sadaka Verdiği Kimseleri Minnet Altında Bırakanlar

Bir kimse zekât ve sadakasını verir, sonra zekât ve sadaka verdiği kimseyi minnet altında bırakır ve ona eziyet ederse bu kimsenin amel-i kabul edilmez ve boşa gider: “Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı halde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın.” (Bakara, 264)

Sonuç olarak; Allah kâfir, müşrik, münafık ve riyakâr kimselerin amellerini kabul etmez. Bir insan kâfir olarak ölürse dünyada yaptığı iyi amellerinin karşılığını dünyada aldığı için ahirette iyi amellerinin bir faydası olmaz. Bu kimse imanı olmadığı için, cehenneme atılır (Ahkaf, 20) ve asla bağışlanmaz: “İnkâr eden, Allah yolundan alıkoyan, sonra da inkârcılar olarak ölenler var ya, Allah onları asla bağışlamayacaktır.” (Muhammed, 34) Onun için imanımıza sahip çıkmamız, her hangi bir kimsenin inkâra düşmesine sebep olabilecek söylem, eylem ve davranışlardan sakınmamız, başkasının ibadet etmesine ve dinî bir görevi yapmasına engel olmaktan uzak durmamız, ibadetlerimizi riya ve süm’adan uzak tutmamız ve şartlarına uygun olarak ihlâs ile yapmamız gerekir.