29 Ekim 2011 Cumartesi

BAYRAMI NASIL DEĞERLENDİRMELİ?

İlk gününü, 6 Kasım Pazar günü idrak edeceğimiz mübarek Kurban Bayramınızı tebrik eder; tüm mümin kardeşlerimiz ve İslam âlemi için hayırlı ve bereketli olmasını Allah-u Zülcelal’den niyaz ederiz..


Kurban niçin kesilir?

Elbette Allah-u Zülcelal’in her emrinin hikmetleri ve insanlar için sonsuz fayda ve faziletleri vardır. Lakin Kurban ne bu hikmetlerine mazhar olmak ne faziletlerinden faydalanmak ne de faydalarından istifade etmek için değil sadece ve sadece Allah ve Resûlü emrettiği için ve sırf Allah’ın rızasını kazanmak maksadıyla kesilir. Kurbanın etinden, derisinden istifade edilebilir; ancak bunlar maksat değildir. Müslüman, bütün ibadetlerini, sadece Allah-u Zülcelal’e manen yaklaşmak ve rızasını kazanmak için yapar.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, riyadan, gösterişten ve dünyevî herhangi bir maksattan uzak bir şekilde, kurban ibadetini yerine getirmektir.

Zamanımızda birçok kimse, kurban kesmeyi, maalesef, her sene düzenli bir şekilde yerine getirilen bir adet ve gelenek olarak görmektedir. Başkalarının kınamasından korunmak için veya et için kurban kesmek, Allah-u Zülcelal’in rızasına uygun değildir.

Şu ayet-i kerime bu hususa açıkça işaret etmektedir: “Onların ne etleri, ne de kanları asla Allah’a ulaşmaz; fakat ona sizin takvanız ulaşır. Size olan hidayetinden dolayı, Allah’ı büyük tanıyasınız diye, böylece onları sizin hizmetinize verdi. Muhsinleri (iyilik edenleri) müjdele.” (el-Hac, 22/37)

Dolayısıyla kurban, ne adet yerini bulsun diye, ne de insanlar görsün diye değil, sadece ibadet kastıyla, Allah-u Zülcelal’in rızasını kazanmak için kesilir.

Bayramı nasıl geçirmeli nasıl değerlendirmeliyiz?

Bayramı en iyi değerlendirmek, bayram algısını değiştirmekten geçer. Bunun için de bayramları şahsî tatil ve eğlence fırsatı olarak görmemeli, ümmet olarak yaşanılması gerektiği bilincini taşımalıyız. Çünkü insan tek başına bayram yapamaz. Yani, tek başına bir bayram namazı, tek başına bir bayramlaşma düşünülemeyeceği gibi, sırf kendi şahsının veya kendi ailesinin mutluluğuna hasredilmiş bir bayram da düşünülemez.

Bayramlar toplu sevinçlerin yaşandığı ve paylaşıldığı zamanlardır. Gönül kazanma seferberliğidir. Akraba ziyaretinde bulunmak, dargınları barıştırmak, yoksulları sevindirmek, hastaları ziyaret etmek, hayır duası almak ve hayırlara mazhar olmak, kısacası mümin kardeşliğinin gereklerini yerine getirmeye vesile olan mübarek günlerdir. Eğer bunları yaparsak, Bayramımız gerçekten bayram olur. Dini açıdan her zaman yapmamız gereken sosyal sorumluluklarımız için her bayram yeni bir adım yeni bir başlangıç olur ve o zaman, işte, bayramın sevincini ve huzurunu kalbinizde hissedersiniz. Aksi halde, bayramımızı sadece geçici bir tatil günü olarak geçiririz ki ahiret merkezli düşünence bu çok büyük bir kayıptır.

Şeytan ve Dostlarına Dikkat

Vehb b. Münebbih buyuruyor ki; “Şeytan her bayram günü öfkesinden inler. Etrafına toplanan yardakçıları (yarenleri):
- Seni öfkelendiren nedir, efendimiz? Diye sorarlar. Şeytan da onlara şu cevabı verir:
- Bu gün Allah Muhammed’in (sav) ümmetinin günahlarını affetti. Onları mutlaka nefsî arzulara ve hazlara daldırarak oyalamalısınız.”

Hal böyle iken mümin, bayramlarda diğer günlerden daha hassas olmalı, şeytan ve dostlarının saptırıcılığına, hile ve desiselerine karşı daha fazla teyakkuzda olmalıdır.

Bayramda ağız tadınızın bozulmaması için birkaç önerimiz olacak; şeytan, eski kırgınlıkları hatırlatacak, dargınların barışmamaları için her türlü oyun ve hilesini devreye sokacaktır. Geçmişte yapılanları hatırlatarak nefsi tahrik etmek suretiyle kırgınlıkları arttırmaya çalışacaktır. Ona fırsat vermemek için nefsimizin üzerine basalım. Hangi cihetten vesvese verirse versin, kulak asmayalım.

Tarafınıza yapılacak hiçbir hakarete, sözlü saldırıya cevap vermeyelim ve susun. “Bayramlarda böyle bir şey olur mu canım!” diyenleriniz olacaktır. Maalesef bayramlarda böyle şeyler oluyor. Bütün sene pusuya yatmış olan şeytan, insanlar bir araya gelince özellikle ortalığı karıştırıyor.

Bayramı bayram gibi geçirmek için şeytanın duygularınızı kullanarak sizi üzmesine de fırsat vermeyin. Çünkü bazı duygusal kimseler, aranmamaktan, ziyaret edilmemekten ve sevdikleriyle birlikte bayramı geçirememekten mahzun olurlar. Sanki dünya yıkılmış da altında kalmışlar gibi. Sanki dünyanın en yalnız insanı onlarmış gibi bir hale girebilirler.

Tamam, bayramlar birlik olunan, toplu sevinçlerin yaşandığı günlerdir. Ama sadece bundan ibaret değildirler de. Bayram gecelerini ihya etmek, Allah’ın biz müminlere bir ikramı olan bayram gecelerini ibadetle değerlendirmek çok önemlidir. Bunun kıymetini anlatmak için Ebu Ümame (ra)'den rivayetle Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur: “Kim Ramazan ve kurban bayramı gecelerini, sadece Allah'tan sevap almayı umarak ibadet ve taatle geçirirse kalplerin öleceği gün onun kalbi ölmez.” (İbn Mace)
Böyle önemliyken, bayram günlerini yalnızlık duygusuyla ağlayarak değil de ibadetle, zikirle ve Kur’an okuyarak geçirin.

“Bayram Eğlencesi” adı altında yapılan programlardan uzak duralım. Bize, adeta “Eğlence işte böyle olur” diye, en hayâsız günahların işlendiği onca rezaleti yutturuveriyorlar. Biz de “Eğleniyoruz, iyi vakit geçiriyoruz” diye düşünüyoruz. Oysa baktığımız haram, duyduğumuz haram…

Kıyamet günü işlenecek günah, ne kadar acayip hayret verici ve büyük ise Bayram günü işlenen günah da öyledir. Bunun için elimizden geldiği kadar günahlardan kaçınmamız lazımdır.