23 Mart 2008 Pazar

Ahirette Peygamber Efendimiz (sav) İle Yapılan Tevessül

http://sabrikontek.azbuz.com http://sabrikontek.blogcu.com http://sabri28kontek.sitemynet.com :Ebu Hureyre, Ebu Said ve Huzeyfe'den ve birçok başka tarikten (yoldan) rivayet edilen hadis-i şeriflerde: Kıyamet gününde bütün insanlar, mahşerin dehşetinden kurtulmak için babaları Adem aleyhisselam'dan başlayıp, bütün Ulu'l-Azm peygamberlere giderek, Allah-u Zülcelal'in kendilerini bu halden kurtarması için şefaat etmelerini talep edeceklerdir.

Her bir peygamber de kendisinin buna ehliyetli olmadığını, kendisini meşgul edecek bir derdi bulunduğunu, bu işe en ehil ve ehliyetli olanın Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem olduğunu ve ona gitmelerini tavsiye edeceklerdir. İnsanlar da Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e gelerek durumlarını arzedeceklerdir. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de Allah-u Zülcelal’den izin isteyip secdeye kapanarak, O'na hamd edecektir. Allah-u Zülcelal kendisine: "Ya Muhammed, başını kaldır. Söyle, sözün dinlenecek; iste, istediğin verilecek; şefaat et, şefaatin kabul edilecek!" buyuracaktır. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Ya Rabbi! Ümmetim, ümmetim!" dediği zaman, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e: "Kalbinde zerre kadar imanı olanı cehennemden çıkar." denilecektir. O da zerre kadar imanı olan herkesi cehennemden çıkarıp, cennete, sevkedecektir. Bütün insanlara, en zor günlerinde, müşküllerini ortadan kaldırmak için, Allah'ın izniyle ve inayetiyle vesile olacaktır. (Buhari,Tevhid; Müslim,İmam )

Bazı aklı kıt olanlar zannetmektedirler ki, dünyada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den şefaat talep etmek caiz değildir. Muannidlerden (inatçı) bazıları da bunu, şirk ve dalalet olarak kabul etmektedirler. Ve kendilerine: "... De ki: bütün şefaatlar Allah'a mahsustur." (Zümer; 44) ayet-i kerimesini delil olarak almaktadırlar. Onların bu delili batıldır. Bu ayet-i kerimenin onların fesada uğramış akıllarına delil teşkil etmediği şu iki örnekten anlaşılmaktadır:

1-Dünyada Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den şefaat talep etmenin; nehyi hakkında ne Kur'an'da, ne de sünnette herhangi bir delil yoktur.

2-Bu ayet-i kerime bunlara delil olmaz. Belki bu ayetin şanı, başka şandır. Çünkü bu ayet-i kerimeden zahiren anlaşılan şudur: Tasarruf ve mülkiyet Allah'a aittir, başkasına değildir. Ancak, Allah-u Zülcelal'in dilediği kimseye şefaat hakkı vermesi inkar edilemez. Allah-u Zülcelal bu mülkün sahibidir; dilediğine verir, dilediğinden alır.

Bu ayet-i kerimenin bir benzerinde, Allah-u Zülcelal şöyle buyurmaktadır: "Mülk ve hamd Allah içindir..." (Teğabün; 1) Allah-u Zülcelal bu mülk ve hamdın sahibi olarak nefsini sıfatlandırmaktadır. Bununla beraber şöyle buyurmuştur: "Allah dilediğine mülkü verir, dilediğinden de mülkü alır." (Al-i İmran;26)

Diğer bir ayet-i kerimede de şöyle buyurmuştur: "Kim izzeti murad ederse, bütün izzetler Allah'ındır." (Fatır;10)

Başka bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: "İzzet; Allah, Resulullah ve mü’minler içindir." (Münafikun;8) Şefaat hakkındaki başka bir ayet-i kerimede, Allah-u Zülcelal şöyle buyurmuştur: "(Ya Muhammed!) De ki: Bütün şefaatler Allah'ındır." (Zümer; 44)

Ve; diğer bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Rahman'ın katında bir söz almış olan kimseden başkaları, şefaat etme hakkına sahip olamayacaklardır." (Meryem; 87) Diğer bir ayet-i kerimede ise şöyle buyurmuştur: "Ondan başka yalvarıp durdukları şeyler şefaat de edemezler; Ancak bilerek, gerçeğe şahitlik eden kimseler başka." (Zühruf; 86)

Bu ayet-i kerimelerden açık olarak anlaşılmaktadır ki; Allah-u Zülcelal dilediğine şefaat hakkı verecektir. Bunun gibi daha bir çok ayet-i kerime sıralamak mümkündür.

Netice olarak tasarruf, mutlak olarak Allah-u Zülcelal'e aittir. Fakat Allah-u Zülcelal'in istediği peygamberlere, evliyalara ve salih kullara tasarruf hakkı verebileceği, yukarıda aktardığımız ayet-i kerimelerden de açıkça anlaşılmaktadır. Kaldı ki sahabe-i kiramın bazıları, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'den şefaat talep ettikleri zaman, sizin şefaat istemeniz şirk ve dalalettir, dememiştir.

Enes b. Malik radıyallahu anh, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e: "Ya Nebiyallah, bana kıyamet gününde bana şefaat et." dediği zaman, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ona şöyle buyurdu: "İnşaallah ben bu şefaatin failiyim." (Tirmizi; Sıfatu’s-Sırât)

Hal böyle iken, şefaat ve tevessülü inkâr edenlere soruyoruz. Birbirine zıt gibi görünen ayet-i kerimelerdeki işaretlere ne cevap vereceksiniz? Niçin nefsinizin heva ve hevesine göre ayet-i kerimeleri yorumlayıp, mücadeleye giriyorsunuz? Şimdi size Allah'ın rahmetinden muafsınız, dersek ne cevap vereceksiniz? İtikadınızın eksikliğinden dolayı, Allah'a ram olmayı bırakıp imanınızı yitirme uçurumunda dolaşıyorsunuz, dersek ne cevap vereceksiniz?
Biz tasavvufa ve tasavvufun kaidelerine dil uzatanları, bazı kasıtlı mihraklara alet olmaktan vazgeçip; kaybetmek üzere oldukları imânlarını ve Allah-u Zülcelal'in kendilerine, herşeye rağmen ikram etmiş olduğu akıllarını aramaya davet ediyoruz.