13 Haziran 2008 Cuma

Niyetle Amel Arasındaki İlişki


http://sabrikontek.azbuz.com http://sabrikontek.blogcu.com http://sabri28kontek.sitemynet.com: Niyet Amelden Üstündür

Allah-u Zülcelal ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Oysa en güzel isimler Allah'ındır. Bundan dolayı Allah'a onlarla dua edin. Onun isimlerinde sapıklık eden mülhidleri (inkârcıları) terkedin. Onlar yakında yaptıklarının cezasını çekecekler." (A'raf; 18O)
Allah-u Zülcelal'in doksan dokuz tane ismi vardır. Bu isimlerin her bir tanesi bir manayı taşıyor. Onlardan bir tanesi Hasib ismidir.
Bu ismin manası; herkesin hayatı boyunca yapıp ettiklerinin, bütün tafsilat ve teferruatıyla hesabını iyi bilen...
Allah-u Zülcelal her şeye kâfidir. Bütün insanlara mahlukata kâfidir. Onun içindir ki Nemrut, İbrahim aleyhisselam'i ateşe atacağı zaman, yaktığı ateş göklere çıkıyordu. İbrahim aleyhisselam'i yukarıdan ateşe atacağı zaman, Cebrail aleyhisselam yanına gelip:
"Senin yardımına geldim." dedi. İbrahim aleyhisselam da:
"Allah-u Zülcelal bana kâfidir." dedi.
Bakın, firavun ne kadar Allah-u Zülcelal'e karşı âsi idi. Daha rububiyet (Kendini Rabb olarak ilan etmeden önce) kendi binasının üzerinde: "Bismillahirrahmanirrahim" yazılı idi. Firavun kendini Rabb ilan ettikten sonra, Musa aleyhisselam ona beddua etti, Allah'a yalvardı.
"Ya Rabbi onu helak et, kendini Rabb ilan etti." dedi.
Allah-u Zülcelal ona bir şey yapmıyordu. Musa aleyhisselam tekrar tekellüm ediyordu:
"Ya Rabbi! Onun neyi vardır ki, onu helak etmiyorsun?" dedi. Allah-u Zülcelal:
"Ya Musa sen onun helak olmasına bakıyorsun, ben de onun binasının üzerindeki: 'Bismillahirrahmanirrahim'e bakıyorum, nasıl helak edeceğim onu!" buyurdu.
Hatta bir adam; Allah-u Zülcelal'in aşk ve muhabbeti için sekarat esnasında kendi çocuklarına:
"Benim göğsüm ve alnımın üstüne besmele-i şerif ile kelime-i şahadeti yazın!" diye vasiyette bulundu. Söylediği şekilde yazıp, kabire koymuşlar. Münker ve Nekir:
"Bunlar senin üzerinde var iken, biz sana yaklaşamıyoruz." deyip geri dönmüşler...
Her insan korkudan dolayı dese ki: 'ben de böyle yapayım' tabii ki, öyle yapmayla olmaz. İnsan da öncelikle Allah-u Zülcelal'in muhabbeti olacak. Aksi halde, muhabbet yoksa kesinlikle olmaz.
Allah-u Zülcelal'in bir ismi de Hâfız; her şeyi muhafaza edendir. Bu gibi isimlerin manasından gafiliz. Allah-u Zülcelal'e inanıyoruz ama nasıl?
İnsan ancak bu isimlerle Allah-u Zülcelal'i tanıyabilir. Bakın insanın vücudunda hem ateş var, hem su vardır. Hava, su, toprak ve ateşten mürekkebiz.
Peki, ateş ile su ne kadar birbirine zıttırlar. Suyu ateşin üzerine dökersen, ateşi söndürür. Ateş de suyu buharlaştırır. İşte Allah-u Zülcelal, 'Hafız' ismi ile onları bir arada birbirine zarar vermeyecek şekilde muhafaza ediyor.
Öyle lain şeytanlar vardır ki, eğer Allah-u Zülcelal melekleri ve bizi muhafaza etmezse, bir tanemizi bile sağ bırakmazlar.
Bizlere o kadar düşmandırlar ki, Allah-u Zülcelal bizleri muhafaza ediyor, çünkü Allah-u Zülcelal Hâfız'dır, muhafaza edicidir.
Allah-u Zülcelal insanların vücutlarını muhafa etmek için yemekler yaratmıştır. Allah-u Zülcelal istese yemeksiz de muhafaza edebilir, fakat bunları vesile kılmıştır. İnsan yemek yediği, su içtiği zaman; vücudu dinç kalıyor. Allah-u Zülcelal, insanı aldığı gıdalar vesilesi ile muhafaza ediyor.
Allah-u Zülcelal'in bir ismi de Habir'dir. Yani; Allah-u Zülcelal insanın niyetinden, kalbinden fikrinden geçen şeyleri bilir. Aynı zamanda zahiri âzâlarınında ne yaptığını bilmektedir...
Bir insan bir kadına baksa, zaten onun bir kadına baktığını biz de görürüz ki; Allah-u Zülcelal'in yanında onu görmek ve bilmek hiç zor değildir. Allah-u Zülcelal insanın kalbinden, fikrinden, niyetinden geçenleri 'Habir' ismi ile biliyor.
O manayı (Allah-u Zülcelal insanın niyetinden, kalbinden fikrinden geçen şeyleri bilir) 'Habir' ismi taşıyor. Allah-u Zülcelal her şeye 'Habir'dir.
İnsan niyetini Allah-u Zülcelal'e karşı sağlam tutmalıdır. Sağlam ve doğru niyet Allah-u Zülcelal'in yanında çok önemlidir. Çünkü kıyamet gününde insanların makam ve derecesi, onun aklı ve niyetinin sağlam olmasına göre değişir.
İnsan aklı ve niyeti Allah-u Zülcelal'e karşı ne kadar sağlam olursa, derecesi de ona göre değişir, Allah-u Zülcelal'in yanında derecesi o kadar yüksektir. Onun içindir ki, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
"Mü'minin niyeti, amelinden daha hayırlıdır." (Taberani)
Çünkü amel yaptığı zaman olabilir ki, içine riya girer, Allah-u Zülcelal için yapmaz ya da yaptıktan sonra da riyaya girebilir.
Mü'min olan kimse, bir hayrı yapmak için gayret gösterdiği halde, o hayrın bazı şartlarını yerine getiremediği için, o hayır noksan olabilir, ama niyette noksanlık olmaz. Onun için de mü'minin niyeti amelinden hayırlıdır.
İnsan daima Allah-u Zülcelal'in yanındaki sevaplara niyetli olmalıdır. Allah-u Zülcelal'in rızasını kazanmak için niyetli olmalıdır.
Ashab-ı kiramdan Hanzala radıyallahu anh henüz yeni evlendiği günün gecesiydi. Hz. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem, ashabını toplayarak, islama saldırmak ve yok etmek için bütün savaş hazırlıklarını tamamlayan Mekkeli müşriklere karşı harp yapılması kararını vermişlerdi. Harbe katılacak sahabiler tek tek evinden çağırıldı. Harp haberini duyuran haberci, Hanzala'nın evine uğradı. Bu karar ve Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in emri ona da ulaştı. Emri duyan Hanzala, boy abdesti alma fırsatını bulmadan Uhud'a gitmek üzere hemen sahabenin arkasından koşmaya başladı ve ashabın arasına katıldı.
Harp sona erince müslümanlar Medine'ye dönmeye başladılar. Harbe iştirak edenlerin yakınları acaba bizden geriye dönen olacak mı heyecanı içerisinde yollara sıralanmışlardı. Bunların arasında henüz bir günlük evli olup, gece yarısı Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in emrine uyarak harbe giden ve şehitlik şerbeti içen Hanzala'nın dul hanımı da vardı. Herkes büyük bir heyecanla harpten dönenlere yakınlarını soruyor, fakat hiç kimse kimseye cevap vermiyordu. Ancak sorulan soruları Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cevaplıyordu. En son olarak soru sorma sırası, şehid olan Hanzala'nın hanımına gelmişti. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e yaklaşarak:
"Ey Allahın Resulü! Hanzala nerede?" demesi üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem cevabında:
"Hanzala şehit oldu." buyurdu. Bunun üzerine Hanzala'nın hanımı:
"Ya Resulullah, şu anda söyleceğim bir aile sırrıdır. Sizler de biliyorsunuz ki, kocamla daha henüz ilk evlendiğimiz geceydi. Kocam Hanzala, sizin mübarek emrinize uyarak boy abdestini alamadan harbe katıldı. Bildiğiniz gibi şehit oldu. Bu sebeple, emir veriniz de kocamı bulsunlar ve yıkasınlar." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yarı hüzünlü bir şekilde: "Sen Hanzala için hiç merak etme! Ben Hanzala'yı rahmet suları ile melekler tarafından yıkanırken gördüm." buyurdu. Bunun üzerine bütün sahabiler Uhud yolunu tuttu ve herkes Hanzala'yı aramaya başladı. Daha sonra sahabiler Hanzala'nın henüz vücudu kurumamış ve ıslak bir şekilde buldular.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in müjdesini bizzat gözleriyle gördüler. Bunun için O'na ''Gasilü'l-Melâike'' yani Meleklerin gusül ettirdiği Hanzala, denir. Bu evlilikten ashabın büyüklerinden Abdullah dünyaya gelmiştir." (İbn Hacer)
İşte Allah-u Zülcelal için gusül abdesti almaya fırsat bulamadan, niyetini Allah rızası için cihada çevirdi ve bir iki saat harp yapıp şehitlik mertebesine yükseldi.
Eğer kendi keyfine uysaydı, Allah-u Zülcelal bu kadar mükafat vermezdi. Allah-u Zülcelal'in rızası için niyet etti ve mükafatını aldı.
Allah-u Zülcelal kendi fazlı ve keremi ile bizlere muamele etsin ve hepimize razı olacağı şekilde salih amel nasip etsin...

Hiç yorum yok: