7 Şubat 2008 Perşembe

Allah Üzerinizde Gözetleyicidir

Allah-u Zülcelâl birdir, ortağı da yoktur. O doğurmamış ve doğurulmamıştır. O'na hiçbir şey denk değildir. O yarattıklarından hiç birine benzemez. Eşi ve benzeri yoktur. Akla, hayale ve düşünceye gelen herşeyin dışındadır. Akıl ve hayalle tasavvur edilemez. O'nun için bir başlangıç ve nihayet (son) düşünülemez. O, kendisini kendisinin övdüğü ve bildiği gibidir.
Bütün bu zikredilenleri insanların bilmesi gerekir. İman etmiş bir insan, Allah-u Zülcelal’i bu sıfatlarla bildikten sonra, kendini Allah-u Zülcelal’in kontrol ve takibi altında olduğunu düşünmeli ve bunu hissetmelidir. Nitekim Allah-u Zülcelal ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur:
“Allah üzerinizde gözetleyicidir.” (Nisa; 1)
İnsanlar, birbirlerinin dış görünüşlerini bilirler. Allah-u Zülcelal ise, onların hem dışlarını hemde içlerini bilir. Buna göre murakabe ehli mü’min olan kimse, Allah-u Zülcelal’in her şeye muttali olduğunu, insanın kalbini daimi olarak gözettiğini bilmeli ve o şuurla, O’nun rızası doğrultusunda amel etmelidir.
Rivayet edildiğine göre, bir şeyh genç bir müridine ikramda bulunur ve onu diğer müridlerinden üstün tutardı. Bunlardan bazıları bu tutumdan rahatsızlık duyunca, şeyh hepsine birer kuş ve bıçak verip: “Bu kuşları kimsenin olmadığı bir yerde kesin.” der. Müridler kuşları kesip şeyhin emrini yerine getirmiş olmanın rahatlık ve sevinciyle dönerler. Genç olan ise mahzun ve mahçup bir şekilde onu geri getirir. Şeyh niçin kesmediğini sorunca da, mürid şu cevabı verir: “Ben kimsenin olmadığı bir yer bulamadım. Çünkü nereye gittimse, Allah-u Teala’nın orada olduğunu gördüm.”
Bunun üzerine şehy, müridlere: “İşte ben bu genci bu murakabe halinden dolayı seviyor ve sizden üstün tutuyorum.” dedi. Yine anlatıldığına göre, bir adam Cüneyd-i Bağdadi’ye: “Gözümü haramdan koruyabilmek için ne yapmalıyım?” diye sorar. Bunun üzerine Cüneyd-i Bağdadi şu cevabı verir: “Bakmak istediğin zaman düşün ki; Allah-u Teala’nın sana bakması, senin harama bakmandan öncedir. (Yani sen harama bakmaya başlamadan önce Allah-u Teala sana bakar ve seni gözetler.)”
Allah-u Zülcelal’i ciddi bir şekilde murakabe eden bir mü’min, murakabe anında O’ndan başkasını görmez. Allah-u Zülcelal’in kendisini her an gördüğüne inanan kimse, O’nun beğenmediği bir şeyi yapamaz.
İnsanın nefsi ile arasındaki ilişki, ticari ortaklığa benzer. Nasıl ki ortaklar her işten sonra birbirleriyle hesaplaşır, kar ettiklerinde de birbirlerini daha iyisi için teşvik ederlerse, mü’min de ticaret ortağı gibi her akşam nefsiyle hesaplaşmalıdır. Allah-u Zülcelal’in razı olduğu bu salih ameli yaptığından dolayı ona, haşr, mizan ve sırat köprüsünden başarıyla geçeceğini, Allah-u Zülcelal’in kullarına karşı çok lütufkar olduğunu (Şura; 19) ve cennet ni’metlerini hatırlatıp daha iyisini yapması için teşvik etmelidir. Tevfik verip lütufta bulunduğu içinde Allah-u Zülcelal’e hamd ve şükür etmelidir.

Hiç yorum yok: