7 Şubat 2008 Perşembe

Kaza ve Kadere İman

Kader; Allah-u Zülcelal’in ilim sıfatıyla ezelden kıyamete kadar olacak şeyleri takdir etmesidir. Kazâ; Allah-u Zülcelal’İn ezelde tekvin sıfatıyla takdir etmiş olduğu şeyleri zamanı geldiğinde istediği şekilde yaratmasıdır. Kaza ve kadere inanmak farzdır. Bunun yanında insanlar kadere dayanarak kendilerini mes’uliyetten kurtaramazlar. Çünkü Allah-u Zülcelal her insana cüz’i bir irade vermiştir. Bu irade ile kendisini yanlışlardan çekip, doğru olan şeylerin üzerine yönlendirebilir. İnsanların irade ve ihtiyar sahibi bir mahluk olması da Allah-u Zülcelâl'in takdiridir. Bunun içindir ki, insan kendi istek ve ihtiyarıyla bir şey yapmak veya yapmamak iktidarına maliktir. Kaza ve kadere iman farzdır. Fakat insanlar kadere dayanarak kendilerini mesuliyetten kurtaramazlar. Çünkü insan, ezeldeki takdirin nasıl olacağını bilemez; Allah-u Zülcelal kullarına hayır ve şerri ayıracak cüz’i irade vermiştir. Onun için insan yaptığı ameli bilerek yaptığından dolayı mesuldür.
İnsanın nefsi ile arasındaki ilişki, ticari ortaklığa benzer. Nasıl ki ortaklar her işten sonra birbirleriyle hesaplaşır, kar ettiklerinde de birbirlerini daha iyisi için teşvik ederlerse, mü’min de ticaret ortağı gibi her akşam nefsiyle hesaplaşmalıdır. Allah-u Zülcelal’in razı olduğu bu salih ameli yaptığından dolayı ona, haşr, mizan ve sırat köprüsünden başarıyla geçeceğini, Allah-u Zülcelal’in kullarına karşı çok lütufkar olduğunu (Şura; 19) ve cennet ni’metlerini hatırlatıp daha iyisini yapması için teşvik etmelidir. Tevfik verip lütufta bulunduğu içinde Allah-u Zülcelal’e hamd ve şükür etmelidir.

Hiç yorum yok: