7 Şubat 2008 Perşembe

Namazın Önemi

İslam dininin en önemli şartlarından birisi, Allah-u Zülcelal’in miraçta Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) vasıtası ile bütün mü’min kullarının üzerine beş vakit olarak farz kılmış olduğu, insanları kurtuluşa götüren namaz ibadetidir. Namaz dinin direğidir ve Allah-u Zülcelal’i hatırlamanın en güzel şeklidir. O’nun için Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur; “Muhakkak ki ben, yalnızca ben Allah’ım. Benden başka ilah yoktur. Bana kulluk et; beni anmak için namaz kıl.” (Taha; 14) Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) anlatıyor: “Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şöyle söylediğini işittim: “Sizden birinizin kapısının önünden bir nehir aksa ve bu nehirde her gün beş kere yıkansa, acaba üzerinde hiçbir kir kalır mı, ne dersiniz?” Sahabeler; “Bu hal, onun kirlerinden hiçbir şey bırakmaz!” deyince, Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tekrar şöyle buyurdu; “İşte bu, beş vakit namazın misalidir. Allah onlar sayesinde bütün hataları siler.” (Buhâri, Müslim) Namaz, mü’minlerle kafirler arasındaki en önemli farklardan biridir. Bir kimse, namaz kılmakla hem Allah-u Zülcelal’in emrini yerine getirmektedir, hem de inanmayanlardan ve Allah-u Zülcelal’e asi olan kimselerden ayrılmaktadır. Namaz hususunda insanlar birkaç gruba ayrılırlar: 1- Namazı kabul etmeyenler; Bunlar kafirlerdir. Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: “İnkarcı insan, ne iman etti, ne de namaz kıldı.” (Kıyamet; 31) 2- Namazı kabul eden, fakat gereğini yerine getirmeyenler; Allah-u Zülcelâl böyle kimseler hakkında da bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur. “Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki, bunlar namazı bıraktılar; nefislerinin arzularına uydular. Bu yüzden ileride sapıklıklarının cezasını çekecekler.” (Meryem; 59) 3-) Allah-u Zülcelâl’in bir kısım emir ve nehiylerini yerine getirirken, bir kısmını tembellikleri yüzünden terk edenler; Allah-u Zülcelâl böyle kimseler hakkında da şöyle buyurmuştur: “Onlar namaza kalktıkları zaman, tembellikle kalkarlar.” (Nisa; 142) Bu hal, münafıklık alametidir. 4-) Hem namazı kabul eden, hem de gereğini yerine getirenlerdir. Bunlar mü’minlerdir. Allah-u Zülcelal böyle kimseler hakkında da şöyle buyurmuştur; "Gerçekten Mü’minler kurtuluşa ermiştir. Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.” (Mü’minun; 1-2) “İşte, asıl bunlar varis olacaklardır; (Evet) Firdevs’e varis olan bu kimseler, orada ebedi kalıcıdırlar.” (Mü’minun; 10-11) İşte insan bütün bunlara bakarak, hangi guruptan olduğunu meydana çıkarabilir. Namaz, kıyamet gününde insanın sorguya çekileceği ilk ameldir. Eğer insan namazının hesabını verirse, diğer sorgusu da kolay olur. Nitekim Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Allah-u Teala adn cennetini yarattığı zaman, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir beşer kalbinin düşünmediği ni’met ve güzellikler yaratıp, ona; “Konuş” buyurdu. O da üç defa; ‘Muhakkak namazlarını huşu içinde kılanlar kurtuldu.’ dedi” (Hakim) Allah-u Zülcelal, Namaz kılan kimseye şu üç şeyle ikramda bulunur;
1-) Gökten üzerine rahmet yağar. 2-) Ayaklarının ucundan semaya kadar melekler etrafını sarar. 3-) Bir melek durmadan şöyle seslenir; “ Eğer namaz kılan kişi, münacaat ettiği zatı yakınen bilse namazdan hiç ayrılmaz.” Namaz bütün mü’minlerin üzerine farz kılınmış bir ibadettir. Nitekim Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur; “Hiç şüphesiz namaz, mü’minler üzerine vakitleri belirli bir farzdır.” (Nisa; 103)
Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Bir kul namaza kalktığı zaman günahları başının ve omuzlarının üzerine konulur. Rükuya ve secdeye gittiği zaman bu günahları dökülür.” (Beyhâki, Tâberani) Onun için insanın namazın üzerine adeta titremesi lazımdır. Çünkü dediğimiz gibi insanın kıyamet gününde ilk olarak sorguya çekileceği ameli namazdır. Eğer bu sorgudan kolay kurtulursa, diğer amellerinin sorgusu da kolay olur. Ama namazın hesabını veremezse, diğer sorguları da çok çetin olur. Dünyada namaz kılmayan kimse, ya aklını kullanmıyor yada çok cesaretli demektir. Çünkü Allah’ü Zülcelâl namaz kılmayan kimseleri çok şiddetli şekilde cezalandıracaktır. Nitekim bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur: "Cennettekiler: Günahkarlara ‘Sizi Sekar (yakıcı) cehennemine sokan nedir?’ diye sorarlar. Onlarda: ‘Biz namaz kılanlardan değildik’ derler.” (Müddesir; 40-41-42-43) Dünyada iken namaz kılmayanlar için, kıyamet günü gelip çattığı zaman, cehennem ateşinin üzerinde kor haline getirilmiş bir sac ortaya konulur ve Allah-u Zülcelâl buyurur ki: “Ey Kulum! Dünyada kılmayıp kazaya bırakmış olduğun namazlarını bu kızgın sac üzerinde kıl .” Bir kimse nefsini biraz olsun seviyorsa, namazlarını o kızgın sacın üzerinde kılmak yerine, bu yumuşak halıların üzerinde kılmalıdır. Beş dakikamızı ayırıp kılabileceğimiz bir namazı kılmayıp, kızgın bir sac üzerinde kılmaya bırakmak nefsimize çok büyük bir hakaret ve zulümdür. Hz. Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur; “Kim namaza devam ederse, namaz onun için bir nur, bir delil ve kıyamet gününde bir kurtuluş olur. Kim de namazı terk ederse, nursuz ve delilsiz kalır, kurtuluşa eremez. Kıyamet gününde Karun, Firavun, Haman ve Ubeyy bin Halefle beraber olur.” (Ahmed b. Hanbel)

Hiç yorum yok: